ABD ordusu, dronlar ile robotik araçların koordineli çalışmasını test etti

Amerikan ordusunun teknik kadroları, ateş hattında gerçek askerlerle birlikte savaşacak yeni nesil robotik araçlar geliştirmeyi sürdürürken, 3. Piyade Tümeni'nden askerler de bu robotik araçlardan biri olan RCV’yi (Robotic Combat Vehicle / Robotik Savaş Aracı) iki haftalık gerçek ateş deneyinden geçirdiler.

Fort Benning, Georgia'dan 1. Tabur, 28. Piyade Alayı Alfa Bölüğü'nün askerleri, geçtiğimiz Nisan ayı sonlarında Michigan, Camp Grayling'de gerçek çatışma araçlarıyla donatılmış bir tatbikat alanında robot savaşçı arkadaşlarıyla birlikte bir dizi deney gerçekleştirdi.

Müfreze, yanlarındaki robotik cihazla birlikte, “Project Origin” adı verilen test programı kapsamında bir dizi gerçek çatışma etkinliğinden geçti. Bu program, ordunun robotik savaş araçlarını geliştirirken kullandığı ve onların performanslarını sahadaki gerçek riskler içinde gözlemlediği entegre bir cihaz topluluğunun adı.

Doğal bir coğrafî sırtın arkasında mevzilenen askerler, orada uzaktan kumanda kullanarak, hedefleri bulmak için sisteme bağlanmış dronlardan görsel destek aldı. Düşman arçlarının yerini tespit ettikten sonra da robotik araca monte edilmiş M249 Squad otomatik silahlar, M2 50 kalibrelik makineli tüfekler ve Mk19 el bombası fırlatıcılarını uzaktan kumandayla kullanmaya başladılar. Bu esnada, hedef tespitinde en fazla iki kez düzeltme yaparak doğru hedefi bulabilmeleri ise son derece dikkat çekici bir gelişmeydi.

Kongsberg Savunma ve Havacılık Şirketi’nin yaptığı açıklamaya göre, bütün bu farklı türde silahlar, onların ürettiği, dünyadaki ilk uzaktan kumandalı arazi tareti tarafından ateşlendi. Uzaktan kumanda ekranını kullanan askerlerle taret arasında hiçbir kablo bağlantısı bulunmuyor.

Sahadaki gerçek ateşleme denemelerine katılan uzman çavuş Richard Dyal, sistemin son derece iyi çalıştığını belirterek, “Şu anda, bugünkü deneme aşamasında bile düşman kuvvetlerine ölümcül darbe vurmada piyade kuvvetlerimize yepyeni bir etkinlik düzeyi kazandırmış durumda” diye konuştu.

Aynı birliğin askerleri, henüz deneysel kullanım aşamasındaki bu robotik araçla, otonom sürücü özelliklerini, ona bağlı dron sistemini ve duman modülünü kullanarak geçen yılın kasım ayında da çalışmıştı. Bu şekilde, gerçek askerlerle sahada yapılan denemeler ve bunlardan toplanan veriler, söz konusu araç platformunun, ordunun gitgide gelişmekte olan robot araç portföyünden beklentilerine çok daha iyi uyacak şekilde geliştirilmesine yardımcı oluyor.

Sahadaki askerler, tatbikat sırasında neyin çok verimli olduğunu, neyin tam olarak yolunda gitmediğini üstlerine raporladıkça, platformun mühendisleri de o noktalarda iyileştirmelere yoğunlaşıyor. Amaç, bir sıcak çatışma bölgesinde, piyadeleri belirsiz risklerle dolu bir alana rasgele sürerek hiç arzu edilmeyen toplu zayiatlara yol açmak yerine, aynı ateş hattına bu robotik yapıyı göndererek düşmanın kara unsurlarının yerlerini nokta atışı tespit etmek ve öldürücü ateşi de açık alanda hedef oluşturan gerçek askerler eliyle değil, yanlarındaki uzaktan kumanda ekranlarıyla, korunaklı bentlerin ardından sahayı gözleyen askerler eliyle başlatmak.

Rotobik Savaş Aracı’nı sahada deneyimleyen ekibin lideri Binbaşı Cory Wallace, olabildiğince aynı askerlerle çalıştıklarını vurgulayarak, “Çünkü, aynı askerlerin bu aygıtla birden fazla yineleme yoluyla etkileşime girmesi onların öğrenme eğrisini gitgide düşürüyor, giderek araçla bütünleşiyorlar ve bu durum bizim de sistemleri farklı senaryolarda denemek için daha fazla zaman harcamamıza izin veriyor. Aracı farklı tatbikatlarda iyiden iyiye tanıyan askerlerimiz, bize de sağlıklı ve kesintisiz bir geri bildirim akışı sağlıyorlar” diye konuştu.

Kullanıcı askerlerin sahadaki denemeler sırasında en fazla talep ettikleri özelliklerden biri de havada dolaşan sisteme bağlı dronların diğer birliklerle iletişimi sağlamak üzere birer “düğüm noktası” oluşturması, onlar üzerinden başka birliklere de kolaylıkla radyo sinyalleri gönderilebilmesi.

Binbaşı Dyal, bu konuda da şunları söylüyor:

“Askerlerimi ateşin ortasına sürmek yerine korunaklı bir geri hatta güvende tutarken, sisteme bağlı dronlar sayesinde 360 derecelik bir çevreyi rahatlıkla tarayabilmek ve birliğime durumsal farkındalık kazandırmak çok büyük bir avantaj.  Bunun üstüne bir de o dronları birlikler arası iletişim aktarımına dahil edebilirsek, yeni sistem tek kelimeyle yeme de yanında yat bir kıvama gelecektir.”

Ordu yetkilileri Robotik Savaş Aracı’nın, hafif, orta ve ağır olmak üzere üç farklı varyantını üretmeyi planlıyor. Hafif varyant, hem saldırı, hem de savunma senaryolarında görev alabilir, sahaya indirilmiş birliklerin yanında gereksinime göre silahlı eskort ya da ağır yük taşıyıcısı görevlerini üstlenebilir.

Army Times sitesinin kardeş yayın organı olan Defense News, geçtiğimiz Mart ayında bu prototip araçlara ilişkin olarak yayımladığı bir haberde, üretici şirketin 2022 yılında, toplanan bütün saha verilerini dikkate alarak ilk sürüm üzerinde nihai kararlarını belirleyeceğini duyurmuştu. QinetiQ North America ve Pratt Miller ekiplerinin eseri olan dört robotik savaş aracı, geçen yıl ordunun prototip sözleşmesini imzalamaya hak kazanmıştı.

Defense News'in haberine göre, RCV’nin hafif sıklet tipi, brüt ağırlığı azami 3856 kg, maksimum yük kapasitesi ise 3175 kg dolayında, yaklaşık 40 mpg'lik bir hıza (saatte 17 km) sahip bir dizel-elektrikli hibrit şeklinde tasarlanıyor.

RCV’nin orta modelinin de brüt araç ağırlığı 1134 kg olan bir dizel-elektrikli hibrit olacağı bildirildi. Bu araç, uzaktan kumandalı 30 mm'lik bir top taşıyacak ve saatte 40 km’den daha yüksek bir hızla ilerleyebilecek. Halen, hafif modelleri sahada denemekte olan ordunun, orta modelin ilk prototiplerini de sözleşme uyarınca geçtiğimiz Nisan ayının sonunda teslim aldığı açıklandı.

Tatbikat Gözlemleri / Army Times Sitesi için Yazan: Todd South (*)

(*) Haberin yazarı Todd South, Irak Savaşı’ndan emekli bir deniz piyadesidir. South, 2004 yılından bu yana çeşitli yayınlar için suç dünyası, adalet ve ordu üzerine pek çok inceleme-araştırma dosyası hazırladı, adalet dünyasındaki “tanıkları sindirme” olgusu üzerine hazırladığı ortak imzalı bir çalışmayla 2014 yılında Pulitzer Ödülleri’nde finalist oldu.

Yorum yapın