Abdullah Ağar: 'Pek çok ülke Türkiye'nin SİHA doktrininin peşinde'

Terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, Defensehere'a yağtığı açıklamada, Türkiye'nin yurt içinde ve dışında düzenlediği operasyonlarda SİHA'ları kullanma ve genel savaş taktiklerinin, birçok ülkenin dikkatini çektiğini söyledi.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sahada edindiği bilgi ve tecrübelerin savunma sanayiinin gelişmesine katkı sağladığını ifade eden Ağar, konuyla ilgili şunları söyledi:

''300 350 bin km2’lik bir alanda bir terörle mücadele var ve burada yaşanan yaklaşık 1984’ten bugüne kadar gelen 36 yıllık bir tecrübe var. Bu 36 yıllık tecrübeyle beraber böylesine bir harekat nasıl etkili bir şekilde yönetilir, yapılır ve bu gelişen teknolojiyle beraber nasıl desteklenir? Bunu şu an Türkiye çok iyi biliyor ve bu Türkiye’nin bilgisi Suriye’de büyük bir başarı getirdi. Karşınızda dizilmiş koca koca küresel ülkelere rağmen. Libya’da çok büyük bir başarı getirdi. Kafkaslarda, Azerbaycan’da, Karabağ’da çok büyük bir başarı getirdi. Bunun kökeninde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Güneydoğu’da öğretmiş olduğu tecrübe, bu tecrübeyle beraber erişmiş olduğu teknolojik imkan ve kabiliyet ve bunun sadece Güneydoğu’da değil, sınırı aşan alanlarda; Irak’taki dört harekat bölgesinde, Suriye’deki dört harekat bölgesinde ve Libya’da kullanılmış olması.

Şimdi pek çok ülke sadece silahın peşinde değil, doktrinin peşinde. Şimdi bir SİHA kalkıyor, gidiyor çakıyor geliyor. Yok öyle bir şey, o kadar basit değil bu iş. Bunun birbirine entegre olan kuvvet çarpanları, katmanlar, kontrol koordinasyon, komuta ve bunun bir oya, bir nakış gibi ve sonunda bir zafer, bir başarı üretmesi. Şimdi bu harbi okuyan adamlar yeni nesil harbi kafalarında kurgulayan ve yeni silahların nasıl olacağına kafa yoran adamlar bunu çok iyi görüyorlar. Hele ki vekaletler savaşında böyle ortaya çıkan başarı destanlarıyla bakıldığında. Çünkü şu an savaşlar genel bir savaş üzerinden gitmiyor, bu tür farklı karakterler üreten savaşlar üzerinden gidiyor. Bunu da şu an dünya üzerinde yapabilen en iyi ordu Türkiye. Müttefiklerin desteğiyle değil, kendi geliştirmiş olduğu harp silah ve araç gereçleriyle birlikte yaptı. Bunların en gözüken argümanı SİHA’lar ama sadece o değil. SİHA’ları farklı katmanlarda yapılan gelişmişliğe entegre edip bütün bunların üzerinden elde edilen başarılar ve bunun bir doktrin olarak kendisini göstermesi.

Geçenlerde çok kıymetli bir komutanımla görüştüğümde ‘’İngilizler SİHA’ları istiyorlar ama SİHA’ların doktrinini de öğrenmek istiyorlar.’’ dedi. Şimdi ABD’nin var, Elbu Kemal’den, Irak Suriye sınırındaki üstlerinden kalkıyor, bütün Fırat havzası boyunca devriyesini geziyor, İdlib’e geliyor, orada hedef varsa vuruyor oradan sonra geriye dönüyor, tek bir tane SİHA. Siz çoklu SİHA’yı mücadele alanında birbirine entegre olmuş katmanların içerisinde kullandınız, tek başına kullanmadınız ki. Bizim 33 tane askerimiz şehit olduktan sonra ölümüne hücum harekatında kullanmış olduğumuz SİHA’ları sadece SİHA olarak kullanmadık ki, altında da katman vardı üstünde de katmanlar vardı. Bununla beraber yapılan bir mücadele yani doktrin geliştirme, bir konsept üretme son derece önemlidir.

Silahlı Kuvvetlerin yapmış olduğu mücadelede tespit edilen hassasiyet ve zafiyetler ve buna devletin odaklanması, konsantre olması ve öğretmiş olduğu arayışla beraber dünyada bu konuda en tecrübeli ve en başarılı ordu olmamızı sağladı. Pratiği son derece güçlü yani şu an dünyada böyle bir kabiliyet ve kapasitesi olan hiçbir ordu yok. Teorik olarak belki var, belki bizden daha iyi teçhizatı, silah mühimmatı olan ordular var ama kesinlikle pratiği yok.

Biz kendimiz geliştirdik pek çok sistemi. Zırhlı araçlarımızı vurdular değil mi bizim? KİRPİ'lerimizi vurdular, tanklarımızı vurdular örneğin. Etraflarına kendi geliştirdiğimiz bir sistemi ekledik yani roketatar çarpıyor araca ama etkili olamıyor.

Bir şeye ihtiyacımız oluyor, diyoruz ki mücadelede bir zafiyet veya hassasiyet ürüyor. Biz bunu hemen ne yapıyoruz? Raporlandırıyoruz çünkü mücadele eden adamın en temel güdüsünde hayatta kalmak ve başarı elde etmek. Buna dair yaşamış olduğu hassasiyete ve zafiyete direk emir komuta sistemi içerisinde yukarı doğru iletiyoruz ve yukarısı buna çözüm arıyor ki bu komutanlar çözüm arıyorlar ve ona dair kendi milli savunma sanayimiz tahrik ediliyor, uyarılıyor ve oradan onların ortaya koymuş olduğu arayışla beraber sonuçlar ortaya çıkıyor ve bunlar Silahlı Kuvvetlerde bütün alana uygulanıyor.

Her yerde kendisini gösterdi, silah da, teçihazatta, mühimmatta, gıdada, yani sonuçta yediğiniz yemek de içmek de zaman içerisinde evrildi, gelişti.

Dağda yaşam koşulları son derece ağır, mücadele alanlarında, çölde son derece ağır. Yani sadece karşınızdaki teröristle veya düşmanla mücadele etmiyorsunuz. Doğayla mücadele ediyorsunuz, florayla mücadele ediyorsunuz, araziyle mücadele ediyorsunuz, arazilerin hırçınıyla, güneşin sıcaklığıyla, -35 soğukları gördüm Gabar’da Cudi’de İkiyakalar’da.

Oralarda 24 saat esasına göre bütün kış boyunca kalıyorlar üs bölgelerinde. Mesele orada kalmak değil ki, mesele mücadele etmek ve başarmak. Sadece mücadele etmek de değil. Bunu hangi teçhizatla yapacaksınız? Karşınızda gerilla doktrinini uygulayan bir terör örgütü var ve o da kendisini bu tür konularda geliştirdi. Çok ciddi anlamda kabiliyeti ve kaynağı var. Böyle olunca hem ondan üstün olmalısınız, hem de siz görünensiniz, o görünmeyen. Siz onu görmeli ve imha etmelisiniz. Bu anlamda modüler üs bölgeleri inşa edildi, orduların üs bölgeleri son derece gelişmiş keşif ve gözetleme vasıtaları kondu.''

Abdullah Ağar: 'Pek çok ülke Türkiye'nin SİHA doktrinin peşinde'

 

Yorum yapın