Akdeniz’de oyun bozan, oyun kuran uçaklar

Yunan Hava Kuvvetleri, 21 Temmuz günü Fransa’nın Istres kentindeki Dassault tesislerinde düzenlenen törenle ilk Rafale tipi savaş uçağını teslim aldı.

Tören sırasında konuşan, Rafale uçaklarının üreticisi Dassault firmasının CEO’su Eric Trappier, 1974’te Mirage F1, 1985’te Mirage 2000 ve 2000’de Mirage 2000-5’lerden sonra Yunan Hava Kuvvetleri’nin şimdi de Rafale’lerle uçtuğunu; Rafale’in Yunan Hava Kuvvetleri için “stratejik bir çığır açıcı” (“game changer”) olduğunu ve Yunanistan’ın önde gelen bölgesel güç olarak konumunu pekiştirmesine katkı sağlayacağını söyledi.

Trappier’in kullandığı ve Türkçe’ye “çığır açıcı” ya da “oyun bozucu” olarak çevrilebilecek “game changer” ifadesi özellikle dikkat çekici. Zira aynı ifade tam bir sene önce İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace tarafından, Türkiye’nin ürettiği silahlı insansız hava araçları (SİHA) için kullanılmıştı. Trappier bu ifadeyi kasten mi seçti, bilinmez ancak Yunanistan ve Türkiye’nin (ve aslında Doğu Akdeniz’deki diğer ülkelerin) askeri havacılık alanındaki projeleri, sadece askeri değil aynı zamanda stratejik rekabetin de en önemli unsuru oldular.

Yunanistan’ın Fransa ile savunma işbirliğinin en önemli dönüm noktası, 1967 yılındaki Albaylar Cuntası darbesi oldu. Bu döneme kadar düşük seviyede seyreden askeri ilişkiler, cuntanın yönetime gelmesinden sonra hızla gelişti. ABD ile ilişkilerin bozulmasının da etkisiyle, Fransa Yunanistan’ın en önemli silah sağlayıcılarından biri haline geldi. Hemen darbeden sonra Fransa’ya AMX-30 ana muharebe tankları, Combattante sınıfı hücumbotlar, MILAN tanksavar ve Exocet gemisavar füzeleri siparişleri verildi. İlginç bir not olarak bu dönemde Fransa’dan sonra Yunanistan’ın en önemli ikinci silah tedarikçisinin Almanya (o dönem Federal Almanya) olduğunu da kaydetmekte fayda var.

ABD ile askeri ilişkilerin donduğu, Fransa ile de hızla geliştiği bu dönemde Yunan Hava Kuvvetleri için de alım yapıldı. 1974 yılı Haziran ayında, yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını amaçlayan 15 Temmuz’daki darbeden bir ay önce 40 adet Mirage F1 tipi savaş uçağı için sipariş verildi. Performans ve kabiliyet bakımından o dönem Türk Hava Kuvvetlerinin elinde bulunan F-104’lerin yanı sıra F-5 ve F-100’lerden daha ileri bir seviyede olan bu uçaklar 1975 yılında hizmete girdi. (*) Böylece, o döneme kadar aynı Türkiye gibi hava kuvvetlerini tamamen Amerikan yapımı uçaklar ve silahlarla donatmış olan Yunanistan, farklı bir kaynaktan alım yaparak tek ülkeye bağımlılıktan da kurtulmuş oldu.

Yunanistan’ın Mirage F1’lerini hizmete aldığı sırada Türkiye, ABD’nin uyguladığı silah ambargosu altındaydı ve özellikle hava kuvvetleri, yedek parça ve bakım desteğinin kesilmesinden dolayı ciddi zarar görmüştü. Ambargodan önce siparişi verilmiş F-4E Phantom II savaş uçaklarının teslimatı kesilmiş, yedek parça için Libya gibi ülkelerin kapısı çalınmaya başlamıştı. Ve bu ambargo, Türkiye’de ulusal savunma sanayiinin kurulması için itici güç olmuştu.

Mirage F1’lerden sonra Yunanistan Fransa’ya 1985 yılında da 40 adet Mirage 2000 siparişi verdi. Aynı yıl ABD’ye de aynı sayıda F-16 siparişi verilmişti. Mirage 2000’ler, havadan atılan Exocet gemisavar füzeleriyle özellikle Ege’de Türkiye’ye karşı önemli bir tehdit haline geldiler. ABD’ye ilave F-16 siparişleriyle birlikte Yunan Hava Kuvvetleri, Amerikan – Fransız karması kurmuş oldu. 2000 yılında imzalanan bir anlaşmayla Fransa, Yunanistan’ın Mirage 2000’lerinden 10 adedini Mirage 2000-5 seviyesine modernize etti ve 15 adet yeni üretim Mirage 2000-5 teslim etti. Bu anlaşmanın çok önemli bir diğer parçası da modernize edilen Mirage 2000-5’lerle birlikte kullanılmak üzere SCALP EG tipi uzun menzilli seyir füzeleriydi.

Bu önemde Türkiye ise hava kuvvetlerinin modernizasyonunu F-16’ların yurt içinde üretimi ile tamamladı. 2000’lerin başlarında da 54 adet F-4E’yi, o dönem çok güçlü bir askeri işbirliği içinde olduğu İsrail’e modernize ettirdi. F-4E 2020 adlı bu proje ile ayrıca Popeye tipi uzun menzilli hassas güdümlü füzeler ve elektronik harp sistemleri temin edildi. 2010’lara gelindiğinde Türkiye toplam yaklaşık 240 adet F-16 ve 50’den fazla F-4E 2020 ile hem nitelik hem de nicelik olarak İsrail ile birlikte bölgedeki en güçlü hava kuvvetine sahipti. Tanker uçaklarla desteklenen bu güce 2014-15’ten itibaren E-7 Barış Kartalı havadan erken ihbar uçakları da katılacaktı: Yunanistan’ın aynı kategorideki, İsveç yapımı Erieye uçaklarını hizmete almasından yaklaşık beş yıl sonra. Bu dönemde Türkiye ayrıca hava kuvvetlerinin geleceğine yönelik hazırlıklarına da başladı: Proje ortağı olunan F-35 Müşterek Taarruz Uçağı (Joint Strike Fighter), Türk Hava Kuvvetlerinin yeni savaş uçağı olarak 2020’lerden itibaren görev yapmaya başlayacaktı.

Mavi Marmara etkisi

2010 yılındaki Mavi Marmara olayı yalnızca Türkiye-İsrail ilişkileri değil, bölge jeopolitiği ve askeri dengeler açısından da önemli bir dönüm noktası oldu. Zaten iyice zayıflamış olan iki ülkenin ilişkileri, bu olaydan sonra askeri ve diplomatik düzlemlerde tamamen koptu. Ve neredeyse eşzamanlı denebilecek bir sürat ile İsrail’in Yunanistan’la (ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle) askeri ve diplomatik ilişkileri hızla gelişti. Bir dönem Anadolu Kartalı’nın ve Konya 3’üncü Ana Jet Üssü’nün rutin ziyaretçisi olan İsrail Hava Kuvvetleri uçakları artık sık sık Girit’e gitmeye, Ege ve Akdeniz’de Yunan F-16’ları ve Mirage 2000’leriyle eğitim yapmaya başladı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin siparişini verdiği ancak Türkiye’nin baskısı sonucu Yunanistan tarafından satın alınan ve uzun süre atıl durumda kalmış Girit’teki S-300 hava savunma sistemi bataryası da İsrail pilotlarının eğitim ve taktik denemelerinde kullanıldı. Bu eğitimler, İran’daki nükleer tesisleri vurmayı planladığı iddia edilen İsrail’in, İran S-300’lerine karşı hazırlıkları olarak yorumlanmıştı.

2010’ların ortalarından itibaren ABD ve Avrupa ile ilişkileri bozulan Türkiye bir yandan da savunma sanayiine yaptığı yatırımların meyvelerini toplamaya başladı. T129 taarruz helikopteri, MilGem korveti, Anka ve Bayraktar TB2 İHA’ları gibi sistemler hizmete girdi; özellikle T129 ve yerli İHA’lar terörle mücadele ve sınır ötesi harekâtlarda büyük yararlılıklar gösterdiler. Ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte, Rusya ile ilişkileri yeni bir düzleme taşıyan Türkiye’nin bu ülkeye S-400 hava savunma sistemi siparişi vermesi ile ABD ile ilişkilerde büyük bir gerilim yaşandı. S-400’lerin teslimatı ile birlikte ABD, Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarttı, üretimi tamamlanmış olan altı uçağın teslimatını dondurdu ve Savunma Sanayii Başkanlığına yönelik olarak CAATSA yaptırımlarını uygulamaya başladı. Yine bu dönemde Türk savunma sanayiine yönelik hem ABD hem de diğer Avrupa ülkelerinden resmî ve örtülü ambargolarda büyük artış oldu.

2010’ların ikinci yarısında enerji kaynaklarının keşfi ile Suriye ve Libya iş savaşlarından dolayı Doğu Akdeniz’de biriken jeopolitik gerilim, Yunanistan ile Fransa’yı birbirine daha da yakınlaştırdı. Yunanistan bu dönemde Avrupa’nın kapılarının muhafızı imajını Avrupa nezdinde etkili bir biçimde pazarladı. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iyice bozulan ilişkilerinin de bu bağlamda Atina’nın elini kolaylaştırdığı iddia edilebilir. Yunanistan’ın Rafale siparişi, böyle bir süreçte, Fransız-Yunan ittifakının bir yansıması olarak geldi.

Yunanistan F-35 istiyor

Ancak Yunanistan yalnızca Rafale siparişi vermedi bu son dönemde. 2019’da başlayan bir proje ile ABD’li Lockheed Martin firması tarafından Yunan F-16’larından 84 adedi, en son sürüm olan F-16V seviyesine yükseltiliyor. 2020 Kasım ayı başında da ABD’ye F-35 savaş uçağı alımı için bir talep mektubu iletildi. Bu arada Yunanistan, hava kuvvetlerinin muharip pilot eğitim ihtiyacını, İsrail ile imzaladığı 20 yıllık bir anlaşma kapsamında, Elbit firmasından tedarik etmeye başlayacak. Yine bu ülkeden Heron İHA ve SPICE hassas güdümlü uçak bombalarının alımı gündemde.

F-35 projesinden çıkartılan Türkiye’nin ise hava gücünün bel kemiğini F-16’lar oluşturuyor. Faydalı hizmet ömürlerinin sonuna gelmiş olan F-4E 2020’ler kısa süre içinde emekliye ayrılacak. Milli Muharip Uçak (MMU) ve Hürjet eğitim / taarruz uçağı projelerini yürüten Türkiye aynı zamanda Muharip İnsansız Uçak Sistemi (MİUS) adlı, jet motorlu bir insansız savaş uçağı üzerinde çalışıyor. Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’da büyük etki yaratmış Bayraktar TB2 ve Anka SİHA’ların daha büyük ve güçlü modelleri olan Akıncı ve Aksungur’un ise kısa sürede hizmete girmeleri bekleniyor. Doğu Akdeniz’deki jeopolitik satranç tahtasında bazı oyunlar bozuluyor, bazıları ise kuruluyor. Bu satranç tahtasında en değerli taşlardan biri de savaş uçağı gibi görünüyor.

Kaynak: Yetkin Report / Savunma ve havacılık teknolojileri araştırmacısı Arda Mevlütoğlu

Yorum yapın