Türkiye ile Katar arasında askeri - savunma iş birliği

2000’li yıllarda önceki dönemlere kıyasla Türk dış politikasının Ortadoğu yaklaşımının değişmeye başlaması, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle etkileşiminin artmasını sağlamıştır. Ortadoğu coğrafyası genelinde bu yeni dönemle birlikte en fazla ilişki kurulan ülke ise Katar olmuştur.

Bu noktada Arap Baharı süreciyle bölgesel anlamda dış politikaların uyumluluk arz etmesi, iki ülke arasında artan ilişkilerin temel sebebi olarak gösterilirken, bu uyumluluk sonraki süreçte askerî ve ekonomik ilişkilerle enerji alanlarında da kendini göstermiştir.

Rusya ile yaşadığı uçak krizi ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi zor zamanlarında Türkiye’ye hem maddi hem de manevi anlamda destek veren Katar, iyi bir ortak olduğunu kanıtlamıştır. Tarihler 5 Haziran 2017’yi gösterdiğinde bu kez de Katar’a ilk yardım elini uzatan ülke Türkiye olmuştur.

Katar’ın yaşanan krizden ağır bir şekilde etkilenmemesi adına Türkiye, krizin başından sonuna kadar hem diplomatik hem de askerî ve ekonomik araçlarını devreye sokmuştur. Söz konusu kriz, Türkiye için ortaklığının test edilmesi adına önemli bir fırsat olurken aynı zamanda iktisadi anlamda da bazı kazanımlar sağlamıştır.

Askerî-Savunma İş Birliği

İki ülke arasındaki askerî iş birliğinin ilk adımları 2007’de imzalanan anlaşma ile atılmış ve bu iş birliğini 2012 yılında imzalanan askerî eğitim iş birliği anlaşması ve savunma sanayii iş birliği mutabakat muhtırası takip etmiştir. Kurulan bu askerî iş birliğinin bir ittifaka dönüşmesi ise, 19 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da yapılan mutabakat ile sağlanmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Tamim tarafından imzalanan ve taraflar arasında askerî-savunma iş birliğinin dönüm noktasını oluşturan “Türkiye Cumhuriyeti ile Katar Devleti Arasında Yüksek Stratejik Komite Kurulmasına İlişkin Ortak Mutabakat Anlaşması”, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Katar’a konuşlandırılması, askerî eğitim, ortak askerî tatbikat ve savunma sanayi alanlarında iş birliğinin güçlendirilmesini sağlayacak bir mekanizma kurulmasını öngörmektedir (Aljazeera Türk, 2015). Bu anlaşmanın Mart 2015’te meclis tarafından onaylanmasıyla birlikte anlaşmanın askerî kanadına yönelik ilk adım Ekim 2015’te başkent Doha’daki El Rayyan Üssü’ne askerî sevkiyat yapılması ile gerçekleşmiştir. Sevkiyatın hemen ardından 17-29 Ekim 2015 tarihleri arasında iki ülke silahlı kuvvetleri tarafından Katar’da gerçekleştirilen “Nasr-Zafer Tatbikatı” Katarlı yetkililerce bugüne kadar gerçekleştirilen en başarılı tatbikat olarak deklare edilmiştir (Dışişleri Bakanlığı Faaliyet Raporu, 2015). 150 asker ve zırhlı aracın bulunduğu Tarık bin Ziyad Kışlası içerisinde yer alan TSK Kara Unsur Komutanlığı’ndaki Türk askerlerinin görevinin Katarlı askerlerin eğitimi, Katar’ın mevcut savunma imkânlarının geliştirilmesi, terörizmle mücadele ve bölgesel barışa katkı sağlamak olduğu açıklanırken, bölgede ortaya çıkabilecek krizlere de müdahale edilebileceği belirtilmiştir (Yetim ve Akcan, 27).

28 Nisan 2016’da ise “Katar Topraklarında Türk Kuvvetlerinin Konuşlandırılmasına İlişkin Uygulama Anlaşması” Doha’da imzalanmıştır. Anlaşmanın temel hedefleri; Katar askerî kurumlarının modernizasyonun sağlanması, askerî eğitim ve öğretim alanlarında iş birliğinin çeşitlendirilmesi, eğitim ve tatbikatlar neticesinde Katar Silahlı Kuvvetleri’nin savunma imkân ve kabiliyetinin geliştirilmesinin desteklenmesi ve gerçekleştirilecek eğitim ve tatbikatlarla bölgesel ve küresel barışa katkı sağlanması olarak sıralanmıştır (Özden, AA, 2017). Bu anlaşmanın onayı meclis gündeminde geri sıralarda yer alırken, Katar Krizi’nin ortaya çıkmasıyla konu öne alınarak Katar’a uygulanmaya başlayan ambargo tarihinden iki gün sonra, anlaşma TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilmiştir (Milliyet, 2017). 2017 yılındaki sürece kadar üsteki asker sayısı 150’den 94’e düşürülmüşken krizle birlikte asker ve araç sayısında artış yaşanmıştır. 3.000 kişilik askerî kapasiteye sahip olan Türkiye’nin Ortadoğu’daki ilk askerî üssü, Aralık 2017’de “Katar-Türk Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığı” adını almıştır. Üssü büyütme çalışmaları çerçevesinde 2019 yılında kışlanın hemen yanına 5.000 kişilik ikinci bir askerî üs inşa edilmiştir. Şu an itibarıyla Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları gereği üsteki asker sayısı hakkında net bir veri bulunmamakla birlikte, mevcut asker sayısının arttırılacağı öngörülmektedir (Fırat, Hürriyet, 2019). Askerî alanda ilişkilerin yoğunlaşması, savunma alanında da birçok anlaşmayı beraberinde getirmiştir. 12-14 Mart 2018 tarihinde Katar’da düzenlenen Doha Uluslararası Deniz Savunma Fuarı ve Konferansı’nda (DIMDEX 2018) taraflar arasındaki askerî-savunma iş birliğini güçlendirecek gelişmeler yaşanmıştır.

Türk savunma sanayiinden 33 firmanın katıldığı fuarda, firmalar tarafından çeşitli silah ve araçların tanıtımı yapılmış, TAIS (Turkish Associated International Shipyards), BMC ve Baykar Makine gibi firmalar Katar Silahlı Kuvvetleri ile önemli anlaşmalara imza atmıştır. TAIS’i oluşturan beş tersaneden biri olan Anadolu Tersanesi, Katar Deniz Kuvvetleri için iki silahlı savaş gemisinin inşa edilmesini öngören bir sözleşme imzalarken (Akşam, 2018) BMC de Katar ordusu için 50’si Kirpi, 35’i Amazon olmak üzere 85 adet yeni zırhlı araç üretimini kapsayan bir sözleşme imzalamıştır (Defence World, 2018). Baykar Makine ile yapılan sözleşme çerçevesinde de Katar’a altı adet Bayraktar TB2 Hava Aracı Platformu, üç yer kontrol istasyonu sistemi ve ekipmanı ile İnsansız Hava Aracı (İHA) teslim edileceği duyurulmuştur. Sözleşme gereği ilk teslimatlar 2019 yılında başlamıştır (Gulf Times, 2019). 2019 yılında Türkiye ve Katar arasında yeni bir savunma iş birliği anlaşması daha yapılmıştır.

Katar’ın Türkiye’den 100 adet Altay Ana Muharebe Tankı (AMT) almasını öngören bu anlaşmayla Türkiye, ilk yerli tank ihracatını da gerçekleştirme fırsatı bulmuştur (Daily Sabah, 2019). Bu kapsamlı anlaşmalar, Katar ile Türkiye arasındaki askerî-savunma iş birliğinin ileri noktalara taşınmasına katkı sağlamıştır. Katar ile yapılan tüm askerî-savunma anlaşmalarının Türkiye için belki de en önemli kazancı, 100 yıl sonra askerî açıdan Körfez’e geri dönmesi ve denizaşırı alanlarda varlığını gösterebilmesi olmuştur.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz: Türkiye-Katar İlişkileri ve Bölgesel Dengeler

Kaynak: İNSAMER / Kübra Muriç

Yorum yapın