Makale: "Teknoloji Devlerinin Afrika İlgisi"

Dünyanın en değerli teknoloji şirketlerinden Google, Microsoft ve IBM son on yıl içerisinde Afrika kıtasına ciddi yatırımlar yaparak ilgiyi bu yöne çekmiştir. Kıtadaki ilk araştırma merkezini 2013 yılında Nairobi’de açan IBM, 2016 yılında Johannesburg ile yatırımlarını sürdürmüştür. IBM bu merkezlerde tarım, su, ulaşım, sağlık, finans, eğitim, enerji, güvenlik gibi kilit sektörlerdeki sorunlara ticari olarak uygulanabilecek çözümler üretmekte ve inovasyonu teşvik etmektedir. 2019 yılında Gana’nın başkenti Akra’da yapay zekâ merkezini kuran Google ise Nairobi’de bir ürün geliştirme merkezi kuracağını açıklamıştır. Afrika’nın büyüyen online nüfusundan istifade etmek isteyen şirket, Nairobi’deki merkezi için 1 milyar dolarlık bir yatırım öngörmektedir. Microsoft ise Nairobi ve Lagos’ta bulunan merkezlerinde yaptığı çalışmalarla Afrika’nın dijital dönüşümüne katkı sağlamakta ve Afrikalı mühendisleri istihdam etmektedir. Bugün itibariyle Microsoft Afrika merkezlerinde çalışan Afrikalı mühendislerin sayısı 500’ün üzerindedir. Çinli telekomünikasyon devi Huawei de 2019 yılında Güney Afrika’da iki veri merkezi açarak yatırımcılar arasına katılmıştır. Peki bu teknoloji devlerini kıtaya muazzam yatırımlar yapmaya iten nedir?

Potansiyeline yönelik çeşitli vurucu başlıklarla zaman zaman gündeme gelen Afrika kıtası, uzun yıllar “Kara Kıta“ olarak anılmıştır. 2011 yılında The Economist dergisinin yayınladığı bir makalede ise “Afrika Yükseliyor“ başlığı kullanılmıştır. Bugünlerde ise kıta için yeni bir çarpıcı başlık bulunmakta: “Gelecek Afrikalı“. Council of Foreign Relations’ın kullandığı bu başlık belki de kıtaya yönelik verilere dayanan en bilimsel yaklaşım. Çünkü gelecek projeksiyonlarına bakıldığında 1,4 milyarlık kıta nüfusunun 2050 yılına dek iki katına, 2100 yılına gelindiğinde ise dört katına çıkacağı hesaplanmaktadır ve bu, 2100 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun üçte birini Afrikalılar’ın oluşturacağı anlamına gelmektedir. Aynı zamanda dünyanın en genç nüfusunu barındıran kıta, 2100 yılında dünya genç nüfusunun da neredeyse yarısını oluşturacaktır. Üstelik hâlâ açlık, hizmetlerin yetersizliği, savaş gibi nedenlerle dünyada bebek ve çocuk ölüm oranlarının en yüksek olduğu bölge olan Afrika’nın, gelişen teknolojiyle bu sorunların üstesinden gelerek sahip olabileceği potansiyel mevcut hesaplamaların çok üzerinde olabilir.

Sömürge geçmişi ve geri kalmışlığı, Afrika’nın sorunlarını kronikleştirirken teknolojik gelişim ve internet çağı bu durumun farklı bir perspektifle ele alınmasına olanak sağlamıştır. Hem insan hem de doğal kaynakları bakımından yüzyıllarca bir hammadde deposu olarak görülürken bugün Afrika insanına bakıldığında dikkate değer bulunan istatistik, henüz internet erişimi olmayan ancak yakın gelecekte çevrimiçi olması beklenen 500 milyon Afrikalı’nın varlığıdır. Sahraaltı Afrika’da 2025 yılına dek 615 milyon mobil telefon kullanıcısı olması beklenirken, toplam ağın %28’inin 2025 yılına kadar 4G, %3’ünün ise 5G olması planlanmaktadır. Avrupa Birliği’nin nüfusunun 450 milyon olduğu göz önüne alınırsa, Afrika’da yalnızca bir tuşa basmak suretiyle aktif hâle gelebilecek devasa bir zenginliğin teknoloji dünyasını beklediği görülmektedir. Bu durum, hem devletlerin hem de teknoloji şirketlerinin kıtaya yatırım yapmasını bir zorunluluk hâline getirmektedir. İnternetle birlikte bankacılık, telekomünikasyon vb. birçok sektörle tanışmanın eşiğinde yüz milyonlarca insan, bölgeye yapılacak tüm yatırımları daha başlangıçtan itibaren “kazan kazan“ durumuna getirmektedir.

Elbette Afrika’ya yapılan yatırımlar yalnızca kıtanın barındırdığı pazar potansiyelinden kaynaklanmamaktadır. Teknolojik gelişmeler, özellikle de yapay zeka, robotik gibi ileri teknolojiler, gelişim sürecinde geliştirildikleri bölgelerin ihtiyaçlarından doğrudan etkilenmektedir. Dolayısıyla Silikon Vadisinde yahut Zhongguancun bölgesinde gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarına cevap veren teknolojik gelişmeler, Afrika’ya gelindiğinde tarım, sağlık, eğitim, altyapı gibi temel insan ihtiyaçlarına cevap aramaya yönelmektedir. Örneğin Tanzanya’daki çiftçilerle yaptığı çalışmalarda Google, verimi düşüren temel sorunun bitki hastalıkları olduğunu keşfetmiş ve bazı bitkilerdeki hastalıkları erken tespit eden ve çiftçilerin telefonları üzerinden kontrol edebildiği bir yapay zekâ uygulaması geliştirmiştir. IBM Johannesburg ekibi ise hastaneler ve sağlık bakanlığı arasındaki veri trafiğinin ABD’ye göre iki kat yavaş ilerlediğini keşfederek, veri iletim sürecini otonom hâle getiren bir yapay zekâ uygulamasını hizmete sokmuştur. Yapay zekânın askerî yönünün ön plana çıktığı, hatta nükleer silahlardan daha tehlikeli olduğuna yönelik açıklamaların yapıldığı bu zamanlarda belki de Afrika, teknolojiye üstlenmesi gereken asıl misyonu da hatırlatmaktadır.

Makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz: Teknoloji Devlerinin Afrika İlgisi

Kaynak: TASAM / İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi / Cemil Samet POLAT

Yorum yapın