Savunma sanayii devrimi

Türkiye'nin savunma sanayii alanında son beş yılda yaptığı yatırımlar ve aldığı sonuçlar baş döndürücü biçimde devam ediyor. Bir kısmını Cumhurbaşkanı Erdoğan evvelsi gün Aselsan'da yaptığı konuşmada alt alta sıraladı. Sadece birkaçına baktığınızda bile Türkiye'nin katettiği mesafeyi anlayabilirsiniz.

Bugün dünyanın savunma sanayiindeki ilk yüz firması arasında 7 tane Türk firması bulunuyor. Bunun beşi son beş yıl içinde listeye giriş yaptı. Sonucu da hemen alınmaya başlandı. 

Türkiye'nin savunma ve havacılık ihracatından elde edilen gelir 248 milyon dolardan 3 milyar dolara çıktı. On katın üzerinde bir büyümeden bahsediyoruz. Dahası ve belki de daha önemlisi silah sanayiinde dışa bağımlılığımız gittikçe azalıyor.

Yerlilik oranı yüzde 70'ler civarına ulaşmış durumda. Bunun ne anlama geldiğini anlamaya çalışanlar daha önceki yıllarda dışa bağımlılığımızın siyasi ve diplomatik sonuçlarına bakabilir. Önceki yıllarda bir terörle mücadele operasyonu sırasında bile Batılı ülkelerin silah ambargosuna maruz kalabiliyorduk. Şimdi ise son dört yıl içinde defalarca geniş çaplı askeri operasyon yapabilecek bir konuma geldik. Son Karabağ örneği Türkiye'nin silah sistemlerinin mühendislik anlamında ne derece başarılı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Yıllarca hayal dahi edilemeyenler birkaç sene içinde gerçek oldu. Türkiye artık uydu fırlatma testleri yapıyor ve bunlardan dördü testi başarıyla geçti. Son olarak Karakulak Yüksek Frekans Kestirme ve Dinleme Sistemi de TSK'ya teslim edildi. Bu tür elektronik harp sistemlerinin günümüz çatışmalarında ne derece önemli olduğunu sanırım uzun uzun tartışmaya gerek yok. 

Barış Pınarı Harekatı'na kabaca baktığınızda Türkiye'nin yerli imkanlarla geliştirdiği hassas hedef tespit ve imha silahlarının teröristleri hareketsiz hale getirdiğini ve sekiz gün gibi kısa bir sürede 34 bin teröristin bulunduğu geniş bir araziyi çökerttiğini gözlerimizle gördük. Karakulak bu alanda Türkiye'ye yepyeni imkanlar sunmaktadır.

Bütün bu vizyonun kurucusu olan Erdoğan yaptığı konuşmada son derece önemli bulduğum başka bir alana işaret etti. Türkiye'nin hızla yerli üretime başlaması gerektiğini hepimiz kabul eder olmuştuk. Erdoğan şimdi de bu üretimin koordinasyonu meselesini gündeme soktu. Sorunsuz mühimmat akışı ve yatırımın stratejik alanlarının belirlenmesinde bu koordinasyonun çok önemli bir rol oynayacağı açık.

Acil ihtiyaçlar dönemini geçtiğimiz anlaşılıyor. Bundan sonra öncelikli alanlar yeniden tespit edilecek ve o alanlara yönelik çok daha kritik yatırımlar yapılacak gibi görünüyor. Başarılı bir planlama Türkiye'nin geleceğini kurgulama adına büyük fayda gösterir. Bu alanı izlemekte fayda var.

Kaynak: Sabah / Hasan B. Yalçın

Yorum yapın