Washington – Ankara – Atina Hattında Savunma Diplomasisi

Değerlendirmemize en kritik bulgumuzu paylaşarak başlayalım. Yunanistan’ın savunma modernizasyonu ve askeri kapasite inşa süreçlerine dair Türkiye’yi endişelendirebilecek ve stratejik dengeyi olumsuz etkileyecek bazı hususlar gerçekten de mevcut olabilir. Bu risk faktörlerinin dikkatle analiz edilmesinde de yarar vardır. Öte yandan, Türk basında sıklıkla yer aldığının aksine üzerinde durulması gereken esas konu, ABD’nin Yunanistan’daki ileri konuşlu askeri varlığındaki artış değildir. Asıl sorun, ikili savunma işbirliği düzenlemeleri yönünden Türk – Yunan dengesini bozacak trendlerin hızla artıyor olmasıdır.

Biz bu çalışma ile Türk – Yunan askeri dengesindeki stratejik trendleri ve risk haritasını soğukkanlı ve genel okur kitlesinin istifadesine sunmak amacıyla değerlendireceğiz. Yunanistan – Fransa ve Yunanistan – ABD ilişkilerinin deniz kuvvetleri boyutlarını önceki raporlarımızda detaylı biçimde analiz etmiştik. Bu çalışmanın çerçevesi ise hava kuvvetleri modernizasyonu dosyaları ile sınırlı tutulmuştur.

Yunanistan Savunma Sanayii Dönüşümü

Sıklıkla dile getirilen hususlardan biri de, Yunanistan’ın silahlanmaya ayırdığı bütçenin ülkenin ekonomik koşulları ile orantılı olmadığıdır. Söz konusu değerlendirme, tarihsel tecrübeyle birlikte düşünüldüğünde ‘Yunanistan’ın Türkiye’ye muarız olacak şekilde silahlandırılması ve hatta kışkırtılması’ gibi analizlere de sebebiyet vermektedir. Yine, gayri-askeri statüde olması gereken Ege adalarının ilgili hukuki mevzuatı ihlal edecek şekilde kullanılması, söz konusu algıyı güçlendirmektedir. Elbette, askeri siyasa bakımından Atina’nın, Ankara karşısında cesaretlendirilmesi meselesini, özellikle Fransız – Yunan savunma antlaşması kapsamında, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde tetkik edeceğiz.

Ancak öncelikle bir hususa açıklık getirilmesinde yarar görmekteyiz. Yunanistan’ın savunma alımlarının, milyarlarca dolarlık hazır alım yapan petrol zengini kimi Körfez ülkesi ya da karşılıksız silahlandırılan Hizbullah gibi bir vekil unsur gibi algılanması asla doğru olmaz. Atina’nın savunma tedarik planının dikkatle izlenmesi gereken savunma sanayii gelişimi ve savunma ekonomisi kalkınma çabası boyutları da bulunmaktadır.

Esasen, Yunanistan savunma sanayii tarihi, ekonomik planlama öncelikleri hakkında iyi bir fikir verebilir. 1970’lerde kamu kaynakları kullanılarak EAB (Hellenic AeroSpace Industry), EΛΒΟ (EABO / Hellenic Vehicle Industry) gibi kurumlar kurulmuş ve mevcut savunma sanayii altyapısı güçlendirilmiştir. Söz konusu süreç, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadından ayrılması ile hızlandırılmıştır. Öte yandan, kamu denetimindeki savunma sanayii aktörleri, insan kaynakları yönetiminde kronik sorunlar ve sürekli zarar eden yapılarıyla birer yolsuzluk kaynağına dönüşmüştür. 1990’larda haklarında hapis kararı verilen siyasilerin neredeyse tamamı Yunan savunma sanayii yolsuzlukları ile ilişkilendirilmektedir. Sonrasında gelen ekonomik kriz, Yunanistan savunma sanayii için dibe vurulan dönemdir. 2020’li yıllarda meyvelerini veren özelleştirmeler ve açılımlar ise durumun tersine çevrildiği aşamaları temsil etmektedir.

Özellikle, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail gibi yatırımcıların ilgisi, Yunan savunma sanayiini ayağa kaldıran nedenler olmuştur. Yaklaşık 11 milyar dolarlık son silahlanma paketleri de, halihazırda yaklaşık 80 firmadan oluşan Yunan savunma ekosistemine iş fırsatları ve istihdam potansiyeli oluşturacak şekilde dizayn edilmiştir. Söz konusu firmaların bir çoğunun, ‘endüstri 4.0’ önceliklerine yönelmiş olması da dikkat çekicidir.

Özetle, Yunanistan, bazı ülkelerle hızla gelişen ikili savunma işbirliği düzenlemelerini, sadece askeri kapasite artışı kaynağı değil, bir savunma ekosistemi reformu için fırsat olarak da görmektedir.

Makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz: Washington – Ankara – Atina Hattında Savunma Diplomasisi

Kaynak: EDAM Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu

Yorum yapın