Avusturalya'nın erken uyarı sistemi Çin füzeleri ile baş edebilir mi?

Son yıllarda geliştirdiği bölgesel ve stratejik nükleer kapasite nedeniyle Çin'in sahip olduğu füzelerin tehdidi giderek artıyor. Çin'in artan füze kapasitesi nedeniyle endişe taşıyan ülkeler arasında Avusturalya da var.

Avusturalya, Çin'in füzeleriyle mücadele edebilmek için yeni arayışlar içinde. Bu noktada Avusturalya, Çin füzelerine karşı, uzay tabanlı erken uyarı ve izleme yeteneğiyle ilgili araştırmalar yapıyor.  

Bu bağlamda Avusturalya'nın atabileceği çeşitli adımlar mevcut. Öncelikle uydularına yerleştireceği çeşitli sensör türlerine yatırım yaparak bu çalışmalara başlayabilir. Sonrasında ise takip görevi icra edecek ek uyduları uzaya göndermesi gerekiyor. Zira bu adımların Avusturalya'ya sağlayacağı çok çeşitli faydalar var. 

İlk olarak, bu çalışmalar, Avusturalya'nın halihazırdaki uzun menzilli füzelere karşı Defence AIR 6500 programının tehditleri tespit ve imha kapasitesini arttıracak. Ayrıca bu durum, Quad (Avusturalya, Japonya, Hindistan ve ABD dörtlü güvenlik ddiyaloğu) ve AUKUS (Avusturalya'nın ABD ve İngiltere ile imzaladığı güvenlik anlaşması) aracılığıyla müttefikleriyle yük paylaşımını geliştirerek ülkenin bölgesel rolünü genişletecek. 

Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı'nın Çin'in askeri kapasitesiyle ilgili yayınladığı bir raporda Pekin'in 2027 yılına kadar muhtemelen 700 nükleer savaş başlığına sahip olabileceği 2030 yılına kadar ise 1000 adet nükleer savaş başlığı hedefine ulaşma niyetinde olduğu ifade edildi.

Çin'in elde edeceği bu savaş başlıklarının Pekin'in kıtalararası balistik füze gücü, denizaltı temelli balistik füze gücü ve havadan fırlatılan balistik füze gücü üçlüsünü daha da sofistike hale getireceği  belirtiliyor. Bu tehditlere Çin'in artan uzun menzilli konvansiyonel füze kapasitesi ve denizaltı temelli hipersonik füze kapasitesini de eklemek gerekiyor. 

Geliştirdiği DF-17 ve yeni test ettiği FOBS-HGV kodlu (kademeli yörünge bombardıman sistemi) hipersonik silahlarla Çin, füze tehditlerine karşı Avusturalya'nın kendisini savunmasına yeni zorluklar getiriyor. 

Yeni gelişen bu tehditler uzay temelli erken uyarı füze sistemlerine yatırım yapılmasını gerektiriyor. Erken uyarı füze sistemleri yeni değil. ABD, 1960'ların ortalarından itibaren Füze Savunma Alarm Sistemlerini kullanmaya başladı. Washington, füzelere karşı uzay bazlı sistemler kullanmaya devam ediyor. ABD, 2025 yılında ise yeni nesil sistemlere geçmeyi planlıyor. ABD, hipersonik tehditlerle mücadele etmek için yeni çözümler de arıyor. 

Avusturalya ise şu anda Uzay Tabanlı Kızılotesi Sisteme bel bağlamış durumda. Ancak yakın zamanda ABD ve İngiltere ile imzaladığı AUKUS güvenlik anlaşması ve gelişen uzay endüstrisi Avusturalya'ya bağımsız bir erken uyarı sistemi kurma fırsatı veriyor. Bu fırsatları değerlendirdiği takdirde Avusturalya, Çin'in kurduğu ve geliştirdiği manevra kabiliyeti yüksek tehditlere karşı gereken gerçek kalıcı güvenliği sağlayabilir. 

Böyle bir yeteneği geliştirirken AIR 6500 projesi temel olarak alınabilir. Nihayetinde, Avustralya'nın uzun menzilli balistik ve seyir füzesi sistemlerini ve ayrıca hipersonik füzeleri tespit edebilmesi, izleyebilmesi ve önleyebilmesi gerekiyor. 

Başarılı bir erken uyarı sisteminde hız esastır. Bu hedefe ulaşmanın en hızlı ve düşük maliyetli yolu ise uydulara yerleştirilecek ve izleme kapasitesini arttıracak sensör sistemlerinden geçiyor. Dağıtılmış ve ayrıştırılmış bir erken füze uyarı yeteneğine ulaşmanın temel mantığı, bir düşmanın kazandığı uzay yeteneklerini kullanmasını zorlaştırmadır. Bu mantık aynı zamanda hipersonik silahların tespitinde de avantajlar sağlayabilir. 

Bağımsız bir füze savunma sistemi geliştirmek, Avustralya'ya güvenilir nükleer caydırıcılık sağlamada ve Çin'den gelen meydan okumaya karşı bölgesel savunma ve güvenliği artırmada daha da hayati bir rol verecektir.

Kaynak: Malcolm Davis, Avusturalya Stratejik Politika Enstitüsü

Yorum yapın