Makale: Geleceğin silahları dronlar ve dronların küresel yayılımındaki eğilimler

Ocak 2001'de, üzerine Hellfire füzesi monte edilmiş, Amerikan üretimi bir Predator dronu, yerinden kıpırdamayan maket bir tanka ateş açıp onu imha ederek, bir drondan yapılan ilk başarılı füze atış denemesini gerçekleştirmişti.

Aradan 20 yıl geçtikten sonra, günümüzde ise dronlar, çağdaş savaşların -o zamanlar pek az kişinin hayâl edebildiği ölçüde- önemli bir aktörüne dönüşmüş bulunuyor.

2021 yılı itibarıyla yeryüzündeki 100'den fazla ulusal ordunun envanterinde, az ya da çok, silahlı ya da silahsız, mutlaka bir miktar dron bulunuyor ve aynı şekilde, asker ya da sivil, giderek artan sayıda personel de bu sistemleri sıcak çatışma alanlarında kullanma tecrübesi kazanıyor.

Silahlı bir dronun neye benzediği ve nasıl bir performans göstermesi gerektiği yönündeki mühendislik fikirleri de hem dronlar, hem dron mühimmat ailesi zaman içinde daha hafif ve çeşitli hâle geldikçe değişkenlik sergiledi. Birbirinden çok farklı standartlar, tasarımlar ve geleceğe dönük yeni yeni fikirlerin havada uçuştuğu bu aşırı geniş ürün yelpazesi de ABD ordusunun gerek saldırı amaçlı dron üretimi, gerekse dronlarla ülke topraklarına yapılacak saldırılara karşı etkili önlemler alma konusundaki stratejilerini gitgide karmaşıklaştırıyor.

Geride kalan yıllarda yerkürenin dört bir köşesinde yeni yeni silahlı / silahsız dron üreticilerinin ortaya çıkması, savunma sanayii alanında rekabetçi ve dinamik bir küresel pazar yarattı. Çin, İsrail, Türkiye, ABD, Rusya, İtalya ve Güney Afrika'da üretim yapan, bu alanda söz sahibi öncü şirketlere ek olarak, diğer birçok yerel araştırma ve geliştirme projesinde üretilen dronlar da söz konusu askerî ekipmanın potansiyel müşterilerine giderek artan sayıda seçenek sunuyor.

Bu alanda artık tekelci bir yapıdan söz edebilmek mümkün değil. Bazı ülkelerin bir zamanlar tek bir tedarikçi ile girdiği bölgelerde, şimdilerde askerî dron stokları giderek daha fazla çeşitleniyor.

Reuters'in yayımladığı bir rapora göre, daha düne kadar İsrail üretimi Heron (Balıkçıl)-1’lerini övünerek dünyaya tanıtan Fas, şimdilerde ise ABD çıkışlı MQ-9 Reaper (Azrail) ile ilgileniyor. ABD Hükûmeti’nin silah sistemleri alanında uzun yıllardır uyguladığı sıkı ve kontrollü ihracat politikasını büyük dronlarla ilgili olarak bir miktar gevşetme yönündeki son adımları, Amerikan üretimi dron sistemleri kullanan ülkelerin sayısını belirli ölçüde artırabilir. Fakat, bu kadar büyük bir üretim çeşitliliği içinde, mevcut çok adresli yapıyı kökten değiştirmesi ise pek olası gözükmüyor.

Gelişmekte olan ülkelerin kendilerini göstermesine fırsat veriyor

Hem dronların yapısını oluşturan malzemelerin azalan maliyeti, hem de yerli üreticilerin sayısını artırmayı amaçlayan devlet politikaları, bazı ülkelerin küresel ölçekte çalışan büyük yabancı tedarikçilerden bağımsız olarak dron edinebilmeleri için yeni fırsatlar yarattı. Örneğin, geçtiğimiz yıllarda İspanya'da yürürlüğe konulan RAPAZ Programı, İspanyol ordusunun küçük ölçekli askerî dronları yalnızca yerli üreticilerden almasını, böylelikle de yerel sanayinin desteklenmesini amaçlıyor. Benzer şekilde, Ukrayna'nın şu anda sahip olduğu küçük dron filosunun çoğu, Rusya'nın Kırım ve Donbas bölgesini işgâl etmesinin ardından, acil ihtiyaçların doğurduğu bir yaratıcılıkla, bu ülkedeki Athlon Avia şirketi gibi yerli üreticiler tarafından geliştirildi.

Ukrayna ve Türkiye, İspanya ve Kolombiya, Güney Afrika ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler arasında kurulan ortaklıklar, insansız hava taşıtlarının yanı sıra dronlarda kullanılacak alt sistemler ve mühimmat geliştirmek için de ortak projelere yol açtı. Bu işbirlikleri de üreticilere yerel kapasite oluşturma, yeni pazarlara ve teknolojiye erişim sağlama, ihracat kısıtlamalarının üstesinden gelme yolları sunuyor.

Dronlar zaman içinde adım adım geliştirilerek “havadan gözlem yapma araçları” olmanın çok ötesine geçti ve farklı tiplerde bombalar, füzeler, diğer patlayıcı mühimmatlarla donatılmak suretiyle birer “saldırı aracı”na dönüştürüldü.  İlk etapta bunlara çoğunlukla ABD yapımı Hellfire (Cehennem Ateşi) ya da Çin yapımı Blue Arrow (Mavi Ok)-7 gibi havadan yere tanksavar füzeleri monte edilirken, zaman içinde menü gitgide zenginleşti ve işin içine çeşitli boyutlarda güdümlü bombalar, havadan havaya füzeler de girdi. Bu hızlı gelişim sürecinin sonunda da en azından bazı ileri dron türleri, uzun yıllardır yalnızca mürettebatlı savaş uçaklarının yapmayı başarabildiği savunma ya da saldırı amaçlı operasyonları insan hayatı ve milyar dolarlık jet filoları riske edilmeden yapabilecek düzeye ulaştı.

Çin'in ürettiği Blowfish (Balonbalığı)-A3 ve Türkiye'nin Songar'ı gibi bazı hafif sınıf dronlar, füze, el bombası, makineli tüfek mermisi türünden yenilenebilir  cephane yükleriyle, tekrar tekrar kullanılabilen bu yeni nesil dron serisinin iki önemli üyesi.  Taarruz yeteneğine sahip ve ekonomik ömrü uzun olan bu gibi dronların çoğalması, dronlara özel tasarlanmış güdümlü mühimmatların geliştirilip üretilmesini de tetikliyor. Türk şirketi Roketsan’ın yetkilileri konuyla ilgili olarak yaptıkları bir açıklamada, uluslararası müşterilerin dronlar için üretilen MAM (smart micro munition / akıllı mikro mühimmat) serisine yönelik ilgisinin, Türk İHA’larına yönelik ilgiye paralel biçimde arttığını belirtmişlerdi. Bir başka deyişle, dronu satın alan ordu, hemen ardından onun üzerine takabileceği en etkili mühimmatın da arayışına giriyor. Dolayısıyla, bu iki pazar birbirleriyle çok ilişkili…

Çağımızdaki yerel çatışmaların gözdesine dönüştü

Dronlar, Kuzey Afrika, Sahel, Arap Yarımadası ve Kafkasya'daki son silahlı çatışmalarda belirgin bir şekilde başrollere yükseldi. Libya'da, ihtilafın karşıt cephelerinde yer alan Türkiye ve BAE, kendilerince desteklenen yerel güçlere silahlı insansız hava araçları tedarik ederken, Yemen'deki İran destekli Husi grubu da Suudi enerji ve ulaşım altyapısına saldırmak için yine insansız hava araçları kullandı.

Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, 2020 Ermenistan-Azerbaycan Savaşı’nda dronlar ve diğer düşman oyalayıcı mühimmatın oynadığı kritik role ilişkin olarak yorumlar yaptığı yakın tarihli bir röportajında, “Dronların nispeten ucuz ve elde edilmesi kolay araçlar olduğu göz önüne alındığında, bunların çağdaş silahlı çatışmaların bir unsuru olmayı sürdüreceği çok açıktır. İnsansız hava araçları, geleceğin başat silah sistemlerinden birine dönüşecek” diye konuşmuştu.

Dron satışlarında uluslararası müşterileri cezbeden bir diğer yön de, tedarikçi ülkelerin, bunların teslimatını gerçekleştirdikten sonra, kullanım eğitimi, rutin bakım ve onarım, daha yüksek performans için taktik liderlik gibi konularda alıcılara -her zaman olmasa bile çoğu zaman- ücretsiz ek hizmetler vermeleri… Bu da elde edilen ekonomik tasarrufla birlikte ülkeler arasında güçlü askerî bağlar kurulmasına ve alıcıların aynı satıcıdan ilerleyen zamanlarda yeni ürünler alırken yoğun bir güven duymasına yol açıyor.

Kimin elde edebileceği kestirilemeyen bir teknoloji

ABD Savunma Bakanlığı'nın yeni “Karşı Dron Stratejisi”, doğrudan doğruya düşük maliyetli küçük ve orta ölçekli dron tehditlerini engellemeye odaklanmış durumda. Çünkü, bu tür dronlar günümüzde dünyada hem devletler, hem de terör yayıcısı gruplar tarafından çok kolay temin edilebiliyor. Ayrıca, bunların büyük ölçekli hava tehditlerini yakalayıp durdurmak üzere tasarlanmış geleneksel elektronik gözetim sistemleriyle saptanıp düşürülebilmesi de zor. O yüzden, bazen merdiven altı üretimlerle bile kolayca edinilebilen bu tür “gerilla tipi” dronlara karşı ek bir strateji geliştirmek artık şart oldu.

Geçtiğimiz Nisan ayının sonlarındaki sanal bir etkinlikte, ABD Merkez Komutanlığı şefi General Kenneth Mckenzie, bu tür düşük mâliyetli dronların çoğalmasını “Orta Doğu'daki en önemli güvenlik sorunlarından biri” olarak nitelendirmişti. Bu bakımdan, Savunma Bakanlığı, yürürlüğe koyduğu “Karşı Dron Stratejisi”ne, gelecekte, özellikle denk ve hemen hemen denk güçteki rakiplerin bu alanda üreteceği yeni ve sürpriz tehditlerin tamamını içine alıp hızlı çözümler üretecek eklentiler yapmak durumunda kalacak.

Yeni, uzun menzilli mühimmat ve havadan fırlatılan oyalayıcı mühimmat alanındaki hızlı teknolojik değişikliklerin yanı sıra, düşman güçlerinin operasyon planlarında gözlenmeye başlayan “coğrafyaya, duruma ve ihtiyaca göre insanlı ve insansız saldırı ekibi oluşturma” yönündeki evrimleşmeler, ABD ve müttefiklerinin de ortaya çıkacak bu yeni dron tiplerine karşı sürekli uyanık olup akıllıca taktikler geliştirmesini zorunlu kılıyor.

Yazar: Dan Gettinger (ABD)

Yorum yapın