Savaştan barışa, hayatın içinden; Savunma Sanayii

Dünden bugüne hayatımızda kullandığımız teknolojilerin çok büyük bir kısmı savunma sanayiinden geliyor; koli bandından mikrodalga fırına, süper yapıştırıcıdan kan nakil cihazlarına kadar. Sivil hayata destek sunma görevini sürekli geliştirdiği Ar-Ge’si ile devam ettiren savunma sanayii, son olarak pandemi krizinde açtığı cephede büyük bir başarı gösterdi.

Tarih boyunca birbiri ile mücadele etmek için yeni buluşlar ve teknolojiler geliştirdiler. Bu savaşlar ve mücadeleler çoğu zaman büyük yıkımlara sebebiyet verdi. Ancak başlangıçta savaş alanı için icat edilen teknolojilerin çoğu sivil hayatın bir parçasına dönüşmüş durumda. Hiç farkında olmasak da sivil hayatlarımızda kullandığımız teknolojik veya değil (yapıştırıcı, koli bandı) pek çok ürün önce savunma sanayiinin gelişimi için var oldu.

Motorlu taşıtlar, gemiler ve uçaklar gibi hayatımıza büyük kolaylık katan mekanik tabanlı sistemler, Birinci Dünya Savaşı sırasında askeri güdümlü teknolojik ilerlemelerin ana yararlanıcıları olarak üretildiler. Elektrik ve elektronik sistemler, 1930’larda savunma uygulamaları için kademeli olarak tanıtıldı.

İlk motorlu uçak 1903 yılında Wright Kardeşler tarafından üretilmiş olmasına rağmen ilk kez 1911 yılında İtalyanlar ile Türkler arasındaki bir savaşta ortaya çıktı. Motorlu uçağın ilk havalanışından ancak 10 yıl sonra ise Dünya Savaşı’nda her iki taraftaki bazı üst düzey subayların çatışmanın başlangıcında alakasız olarak nitelendirdiği havacılık, savaşın gidişatına büyük etki etti.

Batı cephesinde savaşan başlıca taraflar 1914 senesinde çok az sayıda oldukça basit ön cephe uçağına sahipti; bu sayı İngiltere için 110, Almanya için 230’du, Fransa’nın uçak sayısı ise çok daha azdı. Savaşın sonunda, Fransa 4 bin 500, İngiltere 3 bin 300 ve Almanya 2 bin 400 ön cephe savaş uçağına sahipti ve bu uçaklar; menzil, yük ve hız açısından çok daha gelişmiş özellikler barındırıyordu.

Savaştan kısa bir süre sonra, posta ve yolcu hizmetleri gibi bazı askeri uçaklar sivil kullanım için dönüştürüldü ve belirli sivil modeller daha sonra geliştirildi.

Bugün tüm dünyanın birbiri ile bağlantı kurmasını ve tekli bir küresel sisteme geçmesini sağlayan internet, ekonomiye ve global ticarete pozitif etkileri olan en iyi savunma sanayii çıkışlı hizmet olarak ortada duruyor.

1930’ların sonlarında ortaya çıkan bir başka büyük çatışma riskiyle birlikte, şehirlere havadan saldırı korkusu, yaklaşan düşman uçaklarının erken tespiti için radyo dalgalarını kullanan radarın araştırılmasına ve geliştirilmesine yol açtı. Radar daha sonra gemilerde de konuşlandırıldı ve o zamandan beri havada ve denizlerde kazaların önlenmesine yardımcı oluyor.

Su altında ses yayılımına dayanan başka bir erken tespit sistemi ise, İkinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktı ve gemilerde yaygın olarak kullanıldı. Denizaltıları tespit etmek için bugün dahi yaygın olarak kullanılıyor. Sistem hidrofonlara ve tersinir dönüştürücülere dayanıyor. Hidrofonlardan, su altı sismik ve diğer derin su bazlı araştırmalar ile balık sürülerini izlemek için kullanılan sistemlerde yaygın olarak faydalanılıyor.

DİJİTAL KAMERALAR CASUS UYDULARDAN CEBE GİRDİ 

Dijital kamera teknolojisi başlangıçta, düşman tesislerinin yüksek çözünürlüklü hava görüntülerini yakalamak için casus uyduların içinde kullanılmaya başlandı. Teknoloji, özellikle 1960’lardaki Soğuk Savaş sırasında askeri alanda önemli ilerlemeler kaydetti ve 1970’lerde ilk bağımsız dijital kamera ortaya çıktı. Dijital kameranın bugün kullandığımız DSLR’lerde ilerlemesi yıllar aldı ancak şimdi dijital fotoğrafçılık her yerde, hatta cebimizde.

GPS VE İNTERNET ASKER RÜTBELİ

1958’de kurulan ABD İleri Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) gibi savunma araştırma ajansları, ulusal güvenlik için çığır açan teknolojileri ve yetenekleri desteklemeye başladı. Dünya genelinde pek çok ülke, daha sınırlı hedefleri ve bütçeleri olan benzer kurumlar oluşturdu. Bu kurumların ortaya koyduğu Ar-Ge çalışmalarının en önemli nihai sonuçlarının başında internet geliyor. Bugün tüm dünyanın birbiri ile bağlantı kurmasını ve tekli bir küresel sisteme geçmesini sağlayan internet, ekonomiye ve global ticarete pozitif etkileri olan en iyi savunma sanayii çıkışlı hizmet olarak ortada duruyor.

ABD Savunma Bakanlığı (DoD) tarafından 1970’lerden itibaren geliştirilen ve askeri kullanıcılara konumlandırma, navigasyon ve zamanlama hizmetleri sağlamak için 24 uydu kullanan küresel konumlandırma sistemi (GPS) de bu askeri sistemlerin başarısının bir başka örneği. Cep telefonlarından kara araştırmalarına, hava trafik kontrolünden deniz seyrüseferine kadar askeri olmayan pek çok uygulama ve ürün bugün GPS’i kullanıyor.

GPS’in sivil hayat içindeki varlığı ise 1983 yılına dayanıyor. Uçuş simülatörleri de başlangıçta ordu için geliştirildi. Çok sayıda hava kuvvetleri pilotunu hızlı bir şekilde eğitme ihtiyacı, bu simülatörlerin gelişimlerine yol açtı. Uçuş simülatörleri, elektrik ve elektronik sistemlerin aşamalı olarak tanıtılmasından ve bugün askeri ve sivil pilotları eğitmek için kullanılan çok gelişmiş sistemlerin geliştirilmesine yol açmadan önce, başlangıçta temel mekanik mekanizmalara dayanıyordu; şimdi ise geleceğin teknolojisi olarak dillendirilen sanal gerçeklik sırtını bu simülatörlere dayamış durumda.

Ülkelerin savunma bakanlıkları her iki taraf için de karşılıklı fayda sağlayacak şeyleri inşa etmek için devlet tesislerini, araştırmaları ve kaynakları kullanmalarına izin veren özel şirketler ve araştırmacılarla iş birliğine dayalı araştırma geliştirme anlaşmalarına sahip. Şirketlerin ya da araştırmacıların keşfettiği bilgiler ülkeden ülkeye değişmekle beraber belirli bir süre korunmak ve başka herhangi bir kuruma verilmemek zorunda. Bugün ülkemizde de ASELSAN gibi önde gelen şirketler, T.C. Savunma Sanayii Başkanlığı ile yaptıkları anlaşmalar gereğince çalışmalarını gizli olarak yürütüyor.

İLK DRONE BİR İHA’YDI

Drone’lar, İkinci Dünya Savaşı sırasında hayatımıza insansız hava aracı (İHA) olarak girdi. Günümüzde İHA’lara olan talep o kadar fazla ki, onlarla alakalı kanunları düzenlemek hükümetler için bir baş ağrısına dönüşmüş durumda. Bu mütevazı drone’lar, savaş alanlarını araştırmak ve insanlar için tehlikeli kabul edilen görevleri yerine getirmek için uzaktan kontrol edildi. İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler, bir dizi İHA üzerinde çalışarak bu teknolojiyi daha da ileri taşıdı ancak günümüzde drone kullanımı ile en çok tanınan ülke Amerika. Şu anda 50’den fazla ülkenin 2013 yılından bu yana bir şekilde askeri insansız hava araçlarını kullandığı düşünülüyor.

1990’lardan bu yana drone’lar, alan tespiti ve hedef saldırılar için kullanılıyor. Diğer yandan son yıllarda eğlence amaçlı olarak da kullanılan drone’lar bugün başka görevler de üstleniyor. Pandeminin hayatımıza giriş yaptığı bu yıl, insan sağlığını garantiye almak ve sosyal mesafe kurallarını yerine getirmek için Çin, Amerika, Japonya, Kore ve Avrupa’nın önde gelen pek çok ülkesi drone’ları devriye olarak kullanmaya başladı. Drone’lar; karantina önlemlerini izlemek, lojistik destek sunmak, dezenfektan püskürtmek, trafiği izlemek ve ilaç ile gıda dağıtmak için hizmet veriyor.

ELEKTRİKLİ EL ARABASINDAN İNSANSIZ BOMBA İMHA EKİBİNE

Askeri uygulamalar için özellikle de bomba imha görevlerini yerine getirmesi adına robotların geliştirilmesi ciddi anlamda 1970’lerde başladı. İngiliz Ordusu, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) tarafından 1972 yılına kadar Kuzey İrlanda ve anakara Britanya’ya yerleştirilen araba bombalarını ve diğer patlayıcı cihazları manuel olarak etkisiz hale getirmek için tamamen patlayıcı mühimmat imha (EOD) operatörlerine güveniyordu.

Birkaç EOD subayı öldürüldükten veya ciddi şekilde yaralandıktan sonra, bir İngiliz subayı, elektrikle çalışan bir el arabasından uzaktan kumandalı (halatlarla) bir ekipman geliştirdi ve bu cihaz, bombaları güvenli bir mesafeye sürüklemeye yardımcı oluyordu. İlk cihaz daha da geliştirildi ve tamamen uzaktan kumandalı insansız kara araçları ailesinin temelini attı. ABD silahlı kuvvetleri ayrıca birçok robot türünün geliştirilmesini destekledi veya bunları, doğaçlama patlayıcı cihazlarla; havada, su altında ve gözetim görevleri için karada kullanılmak üzere yeniden uyarladı.

Savunma sektöründe kullanılmak üzere geliştirilen robotlar özellikle sağlam olmalı ve genellikle kontamine kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer ve patlayıcı ortamlarda çalışabilmelidir. Elektroniği radyasyona dayanıklı olmalıdır. 

Japonya’daki Fukushima Daiichi Nükleer Santrali'nde tsunaminin neden olduğu erimenin ardından Tokyo, Washington’dan radyoaktif bir ortamda çalışabilecek, enkazı kaldırabilecek ve radyasyon seviyelerini ölçebilecek robotlar geliştirmesini istedi. ABD iRobot Savunma ve Güvenlik İş Birimi’nden (şimdiki adı Endeavor Robotics) tesise girebilen ve radyasyon seviyelerini ölçebilen bazı askeri tip robotlar Japonya'ya gönderildi. İnsan müdahalesi için çok uzak veya tehlikeli bölgeleri araştırmak için su altı ve havadan uzaktan kumandalı robotlar da Fukuşima’da ve başka yerlerde konuşlandırıldı.

UZAKTAN KUMANDADAN OTONOM SİSTEMLERE 

Diğer sektörlerdeki yan ürünlerle birlikte askeri teknolojilerde ortaya çıkan bir eğilim, uzaktan kumandalı ekipmanla birlikte çalışan ve hatta bunların yerini alan otonom ve yarı otonom sistemlere artan bir bağımlılığa dönüştü. Bu sistemlerdeki gelişmeler, öncelikle havada, karada ve suda gözetim veya savaş görevleri için kullanılan uzaktan kumandalı insansız araçlarda kullanılan askeri teknolojiden kaynaklanıyor.

Bu sistemlerin kullanımı (ABD ve diğer birkaç ordu tarafından 1970’lerin başlarında konuşlandırıldı) kanun yaptırımı, deniz gözetimi, arazi araştırmaları, tarım ve giderek artan şekilde özerk karayolu ve demiryolu taşımacılığı ve denizcilik gibi diğer alanlara yayıldı. Bu yarı otonom ve otonom sistemlerin ordunun ötesinde sivil hayatta genişlemesi, çok geniş bir sensör yelpazesinde büyük iyileştirmeler ve düşen birim maliyetleriyle mümkün oldu ve bugün bunlar birçok sisteme uydurulabiliyor. Nesnelerin interneti, yapay zeka ve makine öğreniminin gelişimi bu eğilimi güçlendiriyor.

SİRİ UYGULAMASI İLK OLARAK ASKERLER İÇİNDİ

Bugün telefonlarımızda kullandığımız sanal asistan Siri de ilk olarak askeriyeye hizmet vermek için uygulamaya konulduk. Bu yapay zeka uygulaması 2003 yılında Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) tarafından askeri komutanların aldığı günlük yoğun miktardaki veri ile başa çıkabilmek için hayal edildi. DARPA, bu sistemi hayata geçirmek için beş yıllık ve 500 kişilik bir ekipten oluşan bir araştırma süreci için SRI International ile anlaştı.

O zamanlar, tarihteki en büyük yapay zeka projesiydi ve bu projeye CALO (öğrenen ve düzenleyen bilişsel asistan) adı verildi. İsim, Latincede “askerin hizmetkarı” anlamına gelen “calonis” kelimesinden türetildi. Bundan yedi yıl kadar sonra SRI International, Siri adında bir girişim başlattı ve 2010’da App Store’da piyasaya sürüldü.

SAVUNMA SANAYİİNDE YENİ CEPHE COVID-19 İLE MÜCADELE 

Savunma sanayii, yüksek teknolojinin kullanıldığı, yeni teknolojilerin geliştirildiği bir alan ve burada geliştirilen teknolojiler, tüm dünyada ve ülkemizde pek çok sektöre ve ürüne de temel oluşturuyor. Savunma sanayii Ar-Ge’sinden çıkan teknoloji, hayatın her alanını kolaylaştırıcı bir rol üstleniyor. 2020 itibarıyla hayatımıza giren pandemi özellikle sağlık alanında büyük tahribat oluşturdu ve acil yardım ve çözüm önerilerinin masaya yatırılmasını gerektirdi. Dünden bugüne sivil ve teknolojik hayatın en ciddi destekçilerinden olan savunma sanayii, bu zorlu dönemde de devredeydi.

Dünyanın dört bir yanında silahlı kuvvetler ve savunma müteahhitleri, saha hastaneleri inşa etmekten araştırmaları finanse etmeye, cihaz geliştirmeye kadar COVID-19 ile mücadeleye destek sundular. Kara kuvvetleri sahra hastaneleri kurdu, hava kuvvetleri temel malzemeleri taşıdı, deniz kuvvetleri insani yardım sağladı, savunma müteahhitleri, üretim hatlarını vantilatör ve kişisel koruyucu ekipman üretmek için yeniden uyarladı. Birleşik Krallık’ta silahlı kuvvetlerin kitlesel seferberliği, hükümetin pandemiye tepkisi ile paralel ilerledi. Yedek askerler pandemi hizmetine çağırıldı, askerler oksijen tankerlerini sürmek için yeniden eğitildi.

Askerler, bir dizi Nightingle hastanesi inşa etti. Savunma Bilimi Teknolojisi’nde görevli bilim insanları İngiltere Halk Sağlığı Merkezi’ne laboratuvar kapasitesi sağladı. Amerika ve Avrupa’nın başka yerlerinde de benzer hizmetler devreye alındı. ABD’de ayrıca savunma sanayii  Ar-Ge teknolojilerini aşının bulunması için de seferber etti. Fransa ülke çapında ve denizaşırı bölgelerine malzeme taşımak için Operation Resilience komutasındaki silahlı kuvvetleri kullandı. Denizde İngiltere, Fransa ve Hollanda, Karayipler’e konuşlandırılan üç gemi arasındaki destek faaliyetlerini koordine etmek için ortak bir askeri hücre oluşturdu. 

Donanma müdahalesinin en görünür yönlerinden biri, ABD’nin hastane gemileri USNS Mercy ve Comfort’un New York ve Los Angeles’a konuşlandırılmasıydı. Bin yataklı gemiler, her iki şehrin halk sağlığı yeteneklerini destekledi ve mevcut hastanelerin üzerindeki baskıyı hafifletmeye yardımcı oldu.

Uluslararası iş birliği NATO gibi örgütlerin Avrupa-Atlantik Afet Müdahale Koordinasyon Merkezi ile Stratejik Hava İkmal Yeteneği ve Stratejik Hava İkmal Uluslararası Çözümü aracılığıyla, Türkiye’nin de dahil olduğu 30 üye devlet arasında malzeme taşımasını kolaylaştırmasıyla, müdahalenin temel taşlarından biri olduğunu kanıtladı. Bu iş birliği ile tıbbi malzemeler ihtiyaç duyulan yerlere ve malzemelere en hızlı ve etkin şekilde ulaştırıldı.

Türkiye’ de savunma sanayii, pandemi ile mücadele kapsamında görev aldı. Tüm dünya için bir anda kritik bir hâl alan solunum cihazları savunma şirketlerinin verdiği destekle üretildi. Cihaz yerli ihtiyacı karşılamanın yanında Afrika’daki bazı ülkelere de hibe edildi. 

Kaynak: Teknopark İstanbul'un Target dergisi, 8.sayısı

Yorum yapın