Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir merak edilen soruları cevapladı

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Habertürk TV’de Kübra Par’la Açık ve Net programında gazeteciler Muharrem Sarıkaya, Güntay Şimşek ve Deniz Zeyrek’in sorularını cevaplandırdı.

S-400’ler’in ne zaman hangardan çıkarılacağı ve kullanmaya başlanılacağı ile ilgili soruya yanıt veren Demir; “Biz sistemi teslim aldık. TSK’ya verdik. Orada eğitimler, yazılım yenilemeleri vb. bir dizi unsur da işlemeye devam etti. Malum, bir savunma sistemi. Savunma sistemi, savunma ihtiyacınız olduğu zaman devreye girer. Bunun kullanımı ile ilgili, hatta hangi modda ve kaç saat çalıştıracağınız bile kendi içinde belirli parametreleri içerir. Türkiye’nin bu sistemi var. Bu sistemin hangi durumda olduğu, nerede olduğu, hangi modda kullanılacağı gibi şeyler konuşulmaması gereken, Türkiye’nin kendi içerisinde kalması gereken bilgilerdir” dedi.

Demir, ikinci sistemin alınıp alınmayacağı konusunda masaya iki sistem için oturulduğunu ve anlaşmanın bu çerçevede yürüdüğünü belirterek; “Biz masaya ilk andan itibaren iki sistem için oturduk. Türkiye birinci sistemi aldı, ondan sonra bu kadar ortalık karıştı şimdi Amerika’ya gidip ‘madem siz bize böyle yaptınız biz gidip sizin inadınıza ikinci sistemi de alacağız’ gibi bir şey yok. En baştan iki tane sistem konuşuluyordu. Hatta Türkiye’nin bu uzun menzilli yüksek irtifa hava savunma sistemi açısından ilk ihaleye çıktığımızda dört sistemdi, bu bile yeterli sayılmaz. Eğer kapsamlı bir koruma istiyorsak bizim daha fazla bu sistemlere ihtiyacımız var. Mesela Patriot konusu gündeme geldiğinde biz buyrun teklif yapın onu da değerlendirelim diyoruz. Çünkü ihtiyaç devam ediyor. İkinci sistem alınır mı alınmaz mı meselesinde masaya iki sistem için oturulduğunu, anlaşmanın bu çerçevede yürüdüğünü özellikle belirtmek istiyorum” şeklinde konuştu.

"Amerika ‘ben yaptım oldu’ diyor. Burada açıkça bir ihlal var"

F-35 sürecine değinen Demir, Amerika’nın ihlalde bulunduğunu söyleyerek; “Türkiye’ye ait olması beklenen F-35 uçaklarını Amerika Hava Kuvvetleri bünyesine almak üzere Amerika harekete geçti. Hatta onları Amerika sistemine göre modifiye etmek üzere faaliyetlere başladıklarını söylediler. Ortaklıktan çıkarma konusunda tek taraflı olduğu söyledik. Üretim meselesinde, Türkiye 800’ün üzerinde parça üretiyor, küçük parçaları da sayarsanız bine yakın. Bunları Mart 2020 itibariyle durduracaklarını, sıfırlayacaklarını söylediler. Önemli sayıda parçayı kestiler. Ama çok kritik ve Türkiye’de üretim teknolojisi ve kalitesi olarak iyi olan bazı konularda bunu durduramadılar. Tek taraflı atılan bir adım var. Hukuki süreçte bu adımın tek taraflı olduğunu çok net şekilde göstermek üzere Türkiye kendi yükümlülüklerini devam ettirdi. Tek taraflı bir şekilde ortaklıktan çıkartılma meselesi için, yapılan sözleşmede bu tek taraflı olamaz, bütün ortakların oy birliğiyle olmalı. Ama şimdi Amerika ‘ben yaptım oldu’ diyor. Burada açıkça bir ihlal var. İhlal olan bir durumda bir süreç gerekiyor, hukuki olarak hakkınızı aramanız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Girit Modeli hakkında da konuşan Demir şunları söyledi:

“Biz Amerika tarafına gelin bu meselenin teknik yönünü konuşalım diyoruz. S-400 ün F-35 için bir tehdit olmadığını söyledik. Buna teknik olarak kesinlikle inanıyoruz. Ama bu anlamda bir diyaloğa açıklık göremedik. Bir, Türkiye bu sistemi aldı. İki, onun kullanımı ile ilgili karşı tarafta endişeler vb. varsa bunun konuşulması yönünde bir irade beyanı oldu. Mesele bundan ibaret.”

''Gençlerimizi, üniversitelerimizi ve araştırma kuruluşlarımızı motive etmemiz gerekiyor''

Yüzde 70 yerlilikten bahsedilebileceğini söyleyen Demir; “Özellikle silah ve mühimmatlar, yani bombalarımız, mermilerimiz, çeşitli kalibre silahlarımız konusunda aslında çok yüksek oranda yerlilik var. Belirli kalibre silahlarda yoktuk. Çeşitli kalibre tüfek, top ve top mermisi konularında önemli ölçüde yerlilik var. Füzelerimizin hepsi yerli. Bunların hızla daha da artırılması devam ediyor.  Yerlisi olan hiçbir ürünün yabancısını aldırmamakla ilgili çok hassasız. Bizim sözleşmelerimizdeki ana konulardan bir tanesi alt yüklenici kullanma mecburiyeti. Her ürünün listesini alıyoruz, alt bileşenlerine bakıyoruz. Özellikle bunu zorlamak adına şunu yaptığımızı da söyleyeyim; döviz bazlı sözleşme imzalamamaya çalışıyoruz. Yükleniciden listeyi istiyoruz, şirketin dışarıdan temin dışında yolu yok ise onu döviz bazında listeleyebiliyor. Biz bu sayede alt detaylarda acaba bizim gözümüzden kaçan bir yabancı ürün ihtimali var mı bunu görüyoruz ve bunun yerlileşmesi için zorluyoruz" dedi.

İsmail Demir, Barış Zeyrek’in “Savunma rekabetini bir futbol ligine benzetecek olursak Türkiye dünyadaki bu savunma liginde nerede?” sorusunu şu şekilde yanıtladı:

“Amerika, Rusya, belki de Çin, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin bir altındaki lig neresi ise biz orada üst sıralara tırmandık. Bir ürüne giden yolda çok sayıda teknoloji var. Bunların da seviyesi şu anda kimsenin kimseye kolay kolay vermeyeceği ve kendiniz dişinizden tırnağınızdan artırıp çabanızla bulmanız ve yapmanız gereken şeyler. Sürekli o alanı ıskalamamak ve teknoloji geliştirmek yönünde bir iradenin sürekli canlı tutulması gerekiyor. Gençlerimizi, üniversitelerimizi ve araştırma kuruluşlarımızı o yönde motive etmemiz gerekiyor. Çünkü bu teknoloji yolculuğunda artık yalnızız. Yani şunun bunun bize, yani falanca ihtiyacımız olduğunda şundan destek alırız gibi bir denklem içerisinde değiliz artık.“

“Türkiye bir yolculuğa çıktı, bu yolculukta üst basamaklara doğru çıkacağız”

Hisar-A ve Hisar-0 Hava Savunma Füze Sistemleri’nin önemi hakkında konuşan Demir şunları kaydetti:

“Biz sürekli, hava savunma sistemleri ile ilgili bunun kademeli bir yaklaşım olduğunu, hava savunma sistemlerinin her bir kademede devreye girmesi gereken unsurlar olduğunu ve her bir kademenin de değişik bir ihtiyaca cevap vereceğinin söylüyoruz. Çünkü tehditler değişik. Her bir tehdide cevap verecek ihtiyaçlar ve ürünler de değişik olabiliyor. Gelen bir tehdidi, belirli bir mesafeden tespit edip ona bir anlamda kilitlenip füzenizi fırlattığınızda onun kendisini yönlendiren arayıcı başlıklarıyla hedefi takip edip gidip hedefi vurmasından bahsediyoruz. Sisteminizin kendi füzelerinizin üstünde bir takip sistemi olması kadar, yine ilk tespit ve daha sonra füzenizi yönlendirmek ile ilgili belirli bir kademe kadar bir yönlendirme radarı da olması gerekiyor. Teknolojinin en yoğun olarak kullanıldığı, birçok teknolojik unsurun devrede olması gerektiği bir sistem. Hem radarınız ve çeşitleri olacak, roket ve güdüm teknolojisini bileceksiniz ve bununla havada çok hızlı giden bir cismi vuracaksınız. Bunun hepsini bir araya getirdiğinizde oldukça yoğun teknolojik çalışmalar gerekiyor. Bizim amacımız havadan gelen bir tehdidi belirli bir mesafede önlemek. Bu tehditlerin de çeşitleri giderek arttığı için her tehdidin de kendisine göre bir karşı tedbiri olması gerekiyor. Bu çalışmalar tabi devam edecek. Şu anda Hisar-A ve Hisar-0’ın örneklerini görüyoruz ama daha alt kademede, daha ara ve üst kademede sistemler hava savunmamızı bir kademeli yapıyla gerçekleştirmek üzere devreye girecekler. Türkiye bir yolculuğa çıktı, yolculukta basamakları adım adım gidiyoruz. İlk birkaç basamağı geçtik. Şimdi üst basamaklara doğru çıkacağız.“

Milli Muharip Uçağı’nın son durumu ve ilerleme sürecine ilişkin konuşan Demir; “Derler ya ‘mükemmel mümkünün düşmanıdır’ diye, tabii mükemmeli isteyebiliriz ama mükemmele giden yolda on sene bekleyeceğime ‘acaba üçüncü senede beşinci senede bir mümkün çıkartabilir miyim?’ şeklinde bir yol haritası çok önemli. Ayrıca bu, kullandıkça da ürünü size olgunlaştıran bir süreç. F-35 konusundaki ihtiyacımızı Milli Muharip Uçağı ile gidereceğiz. Sürecimiz devam ediyor. İnşallah 2023’te hangar çıkışını yapacağız. 2026 yılına sarkmaması için çabalıyoruz, 2025’te ilk uçuşunu yaptıracağız. İddialı olduğunu ve kolay olmadığını biliyorum. Ama inşallah mahcup olmayacağız. Çünkü ekibimiz bu azim ve kararlılıkta. Tabi bu süreç sonrasında uçağın olgunlaşması ve Hava Kuvvetleri’nin envanterine girecek hale gelmesi 4-5 sene kadar daha ister” açıklamasında bulundu.

“İhracatta hızlı bir artış bekliyoruz, Türk ürünlerine ilgi var”

Savunma Sanayii'nde ihracatın ne durumda olduğunu açıklayan Demir, ihracat konusunda salgın ortamının etkilediği durumların olduğu söyleyerek; "Mesela fuarlar bile yapılamadı. İhracat rakamlarına tam, resmen yansımayan bazı konular da var. Toplama, nete baktığınızda aslında rakamların yükseldiğini söyleyebiliriz. Başka bir hesap yöntemi diyelim ona. Ama gidişat olarak salgın ortamını unutmamamız gerekiyor. Özellikle Türk ürünlerinin hareket alanında kullanılmasından sonra daha da geniş bir ilginin olduğunu belirtmem lazım. Onun için hızlı bir artış bekliyoruz. Özellikle salgın ortamı biraz daha yavaşlarsa orada daha iyi bir netice göreceğiz. Mesela ihracat için önemli şeylerden birisi fuarlar dedik. Bu sene Mayıs ayında bizim IDEF fuarı var. Onunla ilgili hazırlıklarımız devam ediyor” ifadelerini kullandı.

"Savunma Sanayii’nde hiç kimseyi rastgele çalıştıramazsınız"

Demir, Savunma Sanayii’ndeki casusluklara karşı ne gibi önlemler alındığı sorusuna, bu yönde olası tehditlere karşı tedbirli olduklarını belirterek; “Savunma Sanayii’nde çalışacak bir firmanın mutlaka tesis güvenlik belgesi olması lazım. Tesis güvenlik belgesini almak için ise çok net kriterler var. Hem bilgi güvenliği, hem giriş çıkış güvenliği, hem bilgi işlem güvenliğine kadar bilgilerin korunmasıyla ilgili tedbirlerin neler olduğunun çok net gösterilmesi lazım ki Savunma Sanayii’nde üretim yapabilsinler. Üretim yetenekleriyle ilgili de üretim izin belgesi mevcut. Ayrıca çalışacak kişilerin kişi güvenlik belgesi almaları gerekiyor. Bunların hepsi Milli Savunma Bakanlığı tarafından incelenerek verilen belgeler. Savunma Sanayii’nde hiç kimseyi rastgele çalıştıramazsınız. Türkiye’nin Savunma Sanayii’nden bahsettikçe, ürünler ortaya çıktıkça bu konuda daha da titizlenmemiz gerektiğini biliyoruz. Bu konuda hassas olunmadığı düşünülmesin, büyük bir hassasiyetimiz var” cevabını verdi.

Yorum yapın