Yakın coğrafya Türkiye üslerinin anlam ve önemi

Türkiye’nin halen Asya, Afrika ve Avrupa olmak üzere üç kıtada 10’dan fazla ülkede askeri varlığı bulunuyor.

Son olarak, Libya’da Vatiyye hava, Mısrata deniz üssü  hazırlıkları tamamlandı.

Hangi ülkelerde hangi amaçla Türk askeri görev yapıyor?

Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO görevleri hariç Türkiye Irak, Suriye, Katar, Somali, KKTC ve Libya’ya kendi girişimleriyle asker görevlendirdi. Cibuti’de hazırlıklar sürüyor.

Türkiye’nin askeri varlığının bulunduğu ülkeler:

1) Irak:

Türkiye, PKK ile mücadele kapsamında Irak’a ihtiyaç duydukça askeri operasyonlar yaparken bu ülkede çeşitli şehirlerde askeri üsleri de bulunuyor. Bunlardan öne çıkanı Başika Üssü. Irak’taki diğer üslerin yeri ve boyutu ise güvenlik sebebiyle açıklanmıyor.

2) Suriye:

Türkiye, Suriye’de 2011 yılında iç savaş başladıktan sonra bu ülkeye birçok operasyon gerçekleştirdi. En son Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra Türkiye Suriye’de sınırlarına yakın geniş bir alanı kontrol ediyor. Son olarak İdlip’te Halep karayolunun güvenliğini sağlayan Türk noktaları görevde.

Irak ve Suriye’deki askerlerin varlığı TBMM kayıtlarına göre şöyle gerekçelendiriliyor: “Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak”

3) Somali:

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılındaki ziyaretinden sonra hızla gelişmeye başladı.

Türk askeri Somali’de iki kapsamda vazife alıyor. İlki, başkent Mogadişu’daki Somali Türk Görev Kuvveti Komutanlığı. Eylül 2017'de dönemin Genelkurmay Başkanı (Milli Savunma Bakanı)Hulusi Akar tarafından açılan üs, askeri eğitim merkezi olarak Somali ordusuna subay yetiştiriyor. Komutanlık bugüne kadar onlarca subay ve astsubay mezun etti.

Somali ile ilişkiler dönemin Türk askerinin ikinci sorumluluk alanı ise Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgeler. Türk askeri burada “Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere” görev yapıyor.

4) Lübnan:

Türk askeri Lübnan’da Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamında görev yapıyor. Türkiye 10 yılı aşkın süreden beri UNIFIL’e destek veriyor. Bu ülkedeki Türk askeri sayısı 100 civarında.

5) Afganistan:

TSK, 11 Eylül saldırılarının ardından Afganistan’a gerçekleşen operasyonlardan sonra BM kararıyla NATO misyonu çerçevesinde bu ülkede görev yapıyor. Türk askeri muharip güç olarak görev yapmıyor. Afgan ordusunun eğitilmesi ve ülkede güvenliğin sağlanmasına yönelik yardımda bulunuyor.

6) Katar:

Türkiye ile Katar’ın siyasi ve ekonomik ilişkileri son yıllarda en parlak günlerini yaşarken, Türkiye Katar’da 2 askeri üssü kurmuş durumda.

7) Mali:

Türk askeri Mali’de BM Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSMA) kapsamında görev yapıyor.

8) Orta Afrika Cumhuriyeti:

TSK Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de BM bünyesinde bulunuyor. Türk askeri bu ülkede BM Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu’na destek veriyor. Bu iki Afrika ülkesindeki asker sayısına ilişkin bilgi verilmiyor.

9) Bosna-Hersek:

Türk askeri Bosna-Hersek’teki Uluslararası Barış Gücü bu ülkede barış ve istikrarın sağlanması için bulunuyor. Bosna-Hersek Türk Temsil Heyet Başkanlığı bünyesinde bulunan Türk askerinin vazifesi   “huzur ve güven ortamını devam ettirmek, yerel ve uluslararası kuruluşlarla işbirliğini geliştirmek, uluslararası sivil mevcudiyeti desteklemek ve Bosna-Hersek Silahlı Kuvvetlerine eğitim desteği sağlamak”

10) Kosova:

Kosova’da Uluslararası Barış Gücü, 1999'dan itibaren BM Güvenlik Konseyi’nin kararı doğrultusunda sürdürülmektedir. KFOR Harekâtı adıyla devam eden barışı destekleme harekâtında Türkiye kendisine tahsis edilen kadrolara personel görevlendiriyor. Türk askerinin Kosova’daki başlıca vazifesi; güvenli ve emniyetli bir ortam tesis etmek, yerel ve uluslararası kuruluşlarla işbirliğini geliştirmek ve Kosova Güvenlik Kuvvetlerinin gelişmesine destek sağlamak.

11) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bu yana adanın kuzeyindeki Türk tarafında askeri varlığı bulunuyor. Hava ve deniz üssü çalışmaları sürüyor.

12) Azerbaycan:

TSK, Azeri askerlere eğitim vermekte ve iki ülke arasında yakın ilişkiler sözkonusu ancak Azerbaycan’da Türk askeri üssü oldukça tartışmalı bir mesele. 2016’da imzalanan bir protokol ile Bakü’deki Gizil Sherg Garnizonu’nda yer alan bazı binalar ile Sumgayıt şehrindeki Nasosnaya Hava Üssü’nde bulunan bir terminal TSK’nın kullanımına tahsıs edıldı.

13) Arnavutluk:

Savunma işbirliği kapsamında 1997’de kurulan üs Adriyatik kıyısındaki Avlonya (Vlore) şehrinde bulunan ve aynı zamanda Arnavutluk Donanması’na da hizmet veren Paşa Limanı’nda, 20 dönüm arazi üzerine kuruludur. Üs, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (Dz.K.K.lığı) Arnavutluk Ekip Başkanlığı ismiyle faaliyet gösteriyor.

14) Sudan Sevakin Adası

Türkiye-Sudan ilişkileri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı A aralık 2017'de Sudan'a yaptığı ziyaret sırasında ülkenin kuzeyindeki Sevakin Adası'nı istemesi ve Ömer el Beşir'in de 'tamam' demesi ile daha ileri bir boyuta taşındı. Sevakin Adası, 99 yıllığına Türkiye tahsis edildi.Tarıhı eserlerın restorasyonu sürüyor.Ada,tarıhı vasfını kazanıyor.

15)Cibuti’de arazi hazır. Hazırlık  çalışmaları sürüyor

AFRİKA’DAKİ YABANCI ASKERİ ÜSLER

Afrika kıtası, uluslararası sistemde etkili bir aktör olmak isteyen hemen her devletin dikkatini çekiyor.

Kıtanın zengin ekonomik potansiyeli, irili ufaklı birçok devletin kıta ülkeleriyle kurdukları ticari bağların her geçen gün artan boyutu, petrol başta olmak üzere çeşitli enerji kaynaklarının kıtadaki varlığı, diğer birçok yeraltı ve yerüstü kaynaklarının mevcudiyeti, Afrika ülkelerinin BM gibi uluslararası organizasyonlarda geçmişe nazaran daha fazla söz sahibi olabilmesi, kıtanın genç ve dinamik nüfusu ve Afrika’nın stratejik konumun gibi faktörler bu durumun ortaya çıkmasında başat rol oynuyor.

Ne var ki dünyanın dört bir yanında Afrika’ya yönelik farkındalığının artması, bir yandan kıta ülkelerinin görünürlüğünü arttıran bir olgu olarak karşımıza çıkarken, diğer yandan uluslararası sistemin hâkimiyetini ele alma çabasındaki güçler arasında “kıtadaki en etkili aktör” olabilmek adına girişilen rekabeti de kızıştırıyor. Söz konusu rekabet, kıta ülkelerini zaman zaman olumsuz şekilde etkileyebiliyor.

Günümüzde Afrika kıtası üzerindeki uluslararası çekişmenin en önemli araçlarından biri, kıta dışından gelen devletlerin Afrika’da kurduğu askeri üsler.

Afrika’da küresel bir rekabet aracı olarak askeri üsler

Fransa ile İngiltere  kıtanın eski sömürgecileri ve ABD ile Çin gibi uluslararası sistemde etkin pozisyondaki güçler başta olmak üzere, Brezilya, Rusya, Hindistan, Japonya, Türkiye, İran, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi birçok devlet kıta üzerindeki etkinliklerini sürekli genişletme çabası içinde.

Askeri üslerin konuşlandığı bölgeler

Uluslararası sistemde etkili bir güç olma arzusundaki devletlerin kıtadaki askeri üs açma rekabeti, daha ziyade etkili bir hükümet yapısının eksikliği nedeniyle yönetilemeyen alanların bulunduğu sahil bölgesindeki bazı ülkeler ile bilhassa stratejik konumu nedeniyle önem arz eden, “Afrika Boynuzu” olarak tanımlanan bölge üzerinde odaklanıyor.

Sahil bölgesindeki ülkelere odaklanılmasının öncelikli nedeni, buraların göç yollarını kontrol eden bir konumda bulunması ve bölgede bulunan aşırılıkçı unsurlar nedeniyle terörle mücadelenin bir gereklilik olduğu yönündeki söylem.

Afrika Boynuzu ise Ortadoğu’ya yakınlığı, enerji geçiş yolları üzerinde bulunması ve terörle mücadele gereksinimi gibi nedenlerden ötürü ön planda. Anlaşılacağı üzere, temel söylemde, Afrika’daki askeri üslerin varlığı kıta ülkelerinin güvenliğinin sağlanması, terörle daha etkili bir şekilde mücadele edilmesi ve ticari faaliyetlerde istikrarın sağlanması gibi gerekçeler üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılsa da, aslında kıtadaki askeri üs rekabeti doğrudan doğruya kıtanın zenginliklerinin yeni sömürgeci yönelimlerle paylaşılması ve özellikle Kızıldeniz üzerinden taşınan petrolün güvenliğinin sağlanması amaçları doğrultusunda gerçekleşiyor.

Hâlihazırda birbirlerinden farklı amaçları haiz olsalar da Türkiye, ABD, Çin, İngiltere, Fransa, BAE, Almanya, Suudi Arabistan, Hindistan, Japonya ‘nın Afrika’da askeri üsleri bulunuyor. Askeri üs kurma yarışında öne çıkan hedef ülke: Cibuti

Uluslararası ilişkiler sisteminin başat aktörlerinden ABD’nin kıtadaki 54 ülkenin 50’sinde askeri unsurları bulunuyor.

Bu ülkenin askeri faaliyetlerinin yoğunlaştığı bölgeler/ülkeler arasında ise Ascension Adası, Burkina Faso, Burundi, Botsvana, Kamerun, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Gabon, Gana, Kenya, Liberya Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Seyşeller, Senegal, Uganda, Tunus ve Cibuti öne çıkıyor.

Washington doğrudan askeri üs kurmadığı (ya da kuramadığı) ülkelerde ise ikili anlaşmalar yapmak suretiyle askeri olarak etkili olmaya çalışıyor ve bu sayede Amerikan askerleri Afrikalı devletlerin havaalanlarını ya da askeri üslerini rahatlıkla kullanabiliyor.

Afrika ile ilgili askeri faaliyetlerini 2007 yılında kurulan AFRICOM (Amerika Birleşik Devletleri Afrika Komutanlığı) aracılığıyla yürüten bu devletin kıtada bulundurduğu ve sayıları 5 ila 6 bin arasında değişen askerlerinin yaklaşık 4 bini Cibuti’de yer alan Lemonnier Askeri Üssü’nde konuşlandırılmış.

Cibuti’ye olan bu ilgi yalnızca ABD ile de sınırlı değil. Afrika’nın en küçük yüz ölçümüne sahip ülkelerinden biri olan Cibuti, kıta dışından gelen devletler arasındaki askeri üs rekabetinin en yoğun olarak yaşandığı ülke olarak karşımıza çıkıyor.

ABD’nin dışında Çin Halk Cumhuriyeti, İtalya, Fransa, Almanya, Uganda, İspanya ve Suudi Arabistan da bu ülkede birer askeri üsse sahip ya da askeri üs açmak için faaliyetlerini sürdürüyor.

Cibuti’nin askeri üs yarışında bu derece önemli bir aktör olarak ön plana çıkmasında bu ülkenin jeostratejik konumu son derece etkili.

Ortadoğu’ya olan yakınlığı, enerji geçiş yollarının güzergâhında bulunması ve uluslararası yüksek tonilatolu gemi sevkiyatı için son derece önemli bir nokta olan Babü’l-Mendeb boğazının kıyısında yer alması, Cibuti’nin Afrika’da askeri üs kurmak isteyen yabancı ülkelerin iştahını kabartmasına neden oluyor.

KITADA TÜRKİYE’NİN YAPICI TAVRI

ABD’nin yanı sıra Fransa’nın Çad, Fildişi Sahilleri, Cibuti ve Gabon’da; Birleşik Krallık’ın Kenya’da; BAE’nin Eritre, Libya ve Somali’de; Almanya’nın Nijer’de; Suudi Arabistan, Japonya ve Çin’in Cibuti’de; Hindistan’ın Madagaskar ve Seyşeller’de ve Türkiye’nin Somali’de askeri üssü bulunuyor.

Bu noktada, Türkiye’nin tavrının ve kıtaya olan yaklaşımının, Afrika’da faaliyette bulunan ve büyük bir kısmı “yeni-sömürgeci” olarak nitelendirilebilen devletlerden ayrıldığını görüyoruz.

Zira Türkiye hiçbir şekilde kıta ülkelerinin iç işlerine müdahil olmadığı gibi, Somali’deki askeri üs faaliyetlerini de büyük oranda Afrikalı askerleri eğitme ve teknik modernizasyon amacı üzerinden yürütüyor.

Ayrıca Türkiye kıta ülkeleriyle olan ilişkilerinde (ABD ve bazı Batı ülkelerinin Afrika ile olan ilişkilerinde olduğu gibi) yukarıdan bakan bir üslupla ya da (Çin’in kıta ülkeleriyle olan ilişkilerinde olduğu gibi) uzun vadede Afrika’nın zenginliklerine ve kıtanın ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel dokusuna zarar veren bir yaklaşımla hareket etmiyor; bilakis kıtaya “kazandırırken”, kendisi de kıta ülkeleriyle kurduğu samimi ikili ilişkiler ve tarihsel tecrübelerinin ışığında “kazanma” arzusu taşıyor.

Sevâkin adasının Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir tarafından restorasyon çalışmaları için Türkiye’ye tahsis edilmesi, Türkiye’nin bölgedeki dengeleri değiştireceği endişesiyle, “askeri yayılmacılık” söylemi üzerinden yaftalanmaya çalışılmakta ise de, bu söylem de oldukça sınırlı sayıda çevre dışında rasyonel ve itibar gören bir söylem olmaktan çok uzaktır.

Türkiye’nin Sevâkin’deki restorasyon çalışmalarının Mısır başta olmak üzere bölge ülkeleri için endişe kaynağı olmasının nedeni ise adanın Ortadoğu’ya olan yakınlığı ve geçmişte yüzlerce yıl Afrika’da var olan Türklerin dolaylı olarak da olsa kendilerine bir kez daha bu kadar yaklaşabilmiş olduğu gerçeğidir.

SONUÇ

Askeri üsler Afrika’ya ne getirir, Afrika’dan ne götürür?

Türkiye gibi istisnalar bir yana bırakılacak olursa, çeşitli devletlerin Afrika’da üs edinme yarışının kısa, orta ve uzun vadede kıtanın yararına olmayacağı, aksine kıtaya çok büyük zararlar verme riskinin bulunduğu aşikârdır.

Bilindiği gibi,Afrika’da yabancı devletlerin üslerinin artmasının kıta ülkelerine verebileceği en büyük zarar, söz konusu üslerin sayılarının artmasıyla beraber, kıtada militarizasyonu da arttırabileceği olgusudur.

Bu durum ise bir tepki olarak terör örgütlerinin kıtadaki terörist faaliyetlerine hız kazandırma ihtimalini de beraberinde getiriyor.

Ayrıca askeri üslerin Afrika ülkeleri için bir diğer dezavantajı da üs sahibi ülkelerin ellerinde bulundurdukları askeri imkânlar vasıtasıyla kıtanın iç işlerine daha çok karışabilme fırsatını yakalamış durumda olmaları.

Zira kıtada ekonomik ve siyasi olarak önemli çıkarları bulunan bahsi geçen aktörlerin, çıkarları tehlikeye girdiği anda, arzu edebilecekleri bir yönetim değişikliğinde, söz konusu üsleri kullanmaları kaçınılmaz görünüyor.

Bu durum da, geçmişte sömürgecilik ya da Soğuk Savaş pratikleriyle kıta ülkelerini tahakküm altına alanların, gelecekte de ekonomi kartını ve askeri üs güvencesini kullanarak, aynı tahakkümü farklı araçlarla devam ettirebilecekleri gerçeğini ortaya koyuyor.

Afrika’daki yabancı askeri üslerle ilgili bir diğer problemli nokta ise Soğuk Savaş yıllarında SSCB ile ABD arasında cereyan eden rekabette olduğu gibi, kaynağını başka coğrafyalardan alan ekonomik ve siyasi rekabetlerin, askeri üsler vasıtasıyla Afrika’ya taşınma olasılığı.

Askeri üslerle Ortadoğu’ya uzanan kanalları kontrol altına almak isteyen BAE gibi çeşitli aktörlerin Afrika’daki faaliyetleri, bu olası durumun en net örnekleridir. BAE’nin Eritre, Libya ve Somali’de kurduğu askeri üsler düşünüldüğünde, bu durum daha iyi anlaşılacaktır.

Günümüzde Çin ile ABD’nin küresel anlamda giriştikleri ekonomik rekabet de bu ülkelerin Afrika’daki faaliyetlerini etkileyebiliyor. Birbirlerini askeri, ekonomik ve siyasi olarak sınırlandırmak isteyen bu devletler, rakibini etkisiz hale getirmek maksadıyla zaman zaman Afrika ülkelerine de zarar verebiliyorlar.

Afrika’da askeri üs sahibi olan ülkeler her ne kadar terörle etkili bir şekilde mücadele etmek, kıta ülkelerindeki askerleri eğitmek ve bilhassa BM destekli barışı koruma operasyonlarına destek vermek dışında bir amaçları olmadıklarını iddia etseler ve herhangi bir yayılmacılık amacı taşımadıklarını ileri sürseler de, Afrika’daki askeri üsler, kıtanın güvenliğinin altını (kıta ülkelerinin aleyhine) sessiz ama derin bir şekilde oyuyor.

Kaynak: SDE / Bülent Erandaç

Yorum yapın