Ağların Gücü: Ağ destekli yaşam, yönetim ve savaş

Ağ kelimesinin Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğündeki karşılıklarından ilk üçü sırasıyla;

• İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü,

• Örümcek vb. hayvanların salgılarıyla oluşturdukları örgü,

• Ulaşım ve iletişim gibi alanlarda ülkenin her yerine yaygınlaştırılmış şebeke şeklinde açıklanmaktadır.

Birinci sırada tanımlanan ağlara en yaygın örnek olan balık ağlarıyla binlerce balık çok kısa sürede yakalanabilmektedir. İkinci sıradaki büyük olasılıkla balık ağlarının yapımı için de esin kaynağı olan örümcek ağları; örümceklerin avlanmak, korunmak ve gizlenmek maksadıyla kullandıkları, yapım maddesi ipek olarak adlandırılmakla birlikte, sırrı henüz tam olarak çözülemeyen ve yapayı tam olarak üretilemeyen güçlü doğal oluşumlardandır.

Üçüncü sırada, ağ tanımında “Ulaşım” kapsamındaki geçmişten günümüze kara, deniz ve hava yolu ağlarının da ülkeler için gücü ve stratejik önemi büyüktür. “İletişim” kapsamındaki ağlar ise; insanın varoluşundan bu güne bilginin iletimi ve haberleşme dâhil bilgisayar ve iletişimi de içine alan her türlü ağ sistemleridir. 

Bu ağların çeşitliği, önemi ve gücü; zaman içerisinde elektrik, telgraf, telefon, telsiz (radyo), televizyon, bilgisayar, fiber optik, uydu vb. teknolojik gelişmelerle daha da artmış ve artmaya da devam etmektedir. Bilgisayarların gelişmesiyle ağ tanımı; “Birden çok bilgisayar ve çevre biriminin ortak kullanımını sağlayan bir veya daha çok bilgisayar veya akıllı aygıtla bir fiziksel işletim ortamı içinde bağlantı oluşturularak gerçekleştirilen işletim biçimi” şekline dönüşmüştür.

Bu çalışmanın konusunu, üçüncü sırada yer alan, bilgisayar ve füzelerden, güneşten gelen ışınlara kadar elektronik ve elektromanyetik görüngenin kullanımı ile ayırt edilen siber uzayı meydana getiren yapılardan, sayısal elektronik cihazlar, bilgisayarlar, akıllı telefonlar/nesneler, algılayıcılar/ duyargalar, uydu sistemleri vb. tüm dünyaya ve uzaya yayılmış durumda fiziksel varlıkları birbirine bağlayan ve sanal varlıkların iletişimini sağlayan ağlar oluşturmaktadır.

Teknolojinin gelişmesiyle doğada mevcut diğer ağlardan da esinlenerek oluşturulan, kişi, grup, kurum, kuruluş ve devletlerin ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilen, her geçen gün farklı maksatlarla kullanılmak üzere çok çeşitli yapı, özellik ve görünümlerle ortaya çıkan, insanların iletişiminden nesnelerin iletişimine, özel ve yerel ağlardan geniş alan ağlarına ve internete kadar çeşitli isimlerle adlandırılan bu ağların; kişilerin, toplumların ve devletlerin yaşam ve yönetimlerinde yeri, etkileri, gücü ve geleceği nedir? Çalışmada bu soruyu yanıtlarken, günümüzdeki uygulamalar ve geleceğe yönelik öngörüler ile görüş ve öneriler ortaya konmaya çalışılmıştır. 

İletişim

İnsanlık tarihinde, kendini anlatmak ve paylaşmak maksadıyla çıkarılan seslerden ve mağara duvarlarına çizilen resimlerden, duygu, düşünce ve olayların belli işaretlerle kâğıda, taşa, toprağa döküldüğü yazılara, teknolojinin gelişmesiyle telgraf, telefon, telsiz, bilgisayar gibi, günümüzün yeni iletişim teknolojileri ile gönderip aldığımız yazılı, sözlü, görüntülü vb. mesajlara kadar, iletişim gittikçe artan önemi ile bireysel ve toplumsal yaşamın vazgeçilmezi olmuştur.

Günümüzde siber uzayın sağladığı her geçen gün artan olanaklarla, kişiler, aileler, gruplar, örgütler, kurum ve kuruluşlar, ulus ve devletler içinde veya arasında çeşitli şekillerde gerçekleştirilen iletişim olanaklarının gelişmesi ve çeşitli büyüklükte ağların bütün dünyayı örümcek ağı gibi sararak avucumuzun içine sığdırmasıyla, yaşam ve yönetim daha da kolaylaşırken, küreselleşen ağların etkisiyle yeni fırsatlar ve güç oluşumları ile çeşitli risk ve tehditler de ortaya çıkmıştır.

Çok farklı alanlarda ve anlamlarda kullanılan iletişim, sözlüklerde duygu ve düşüncelerin akla uygun şekilde başkalarına aktarılması, bildirim ve haberleşme olarak açıklanmaktadır. Yaygın bir tanımlamayla iletişim; bilgi, düşünce, duygu, tutum ve kanılarla davranış biçimlerinin, kaynakla alıcı arasındaki bir ilişki yoluyla bir insan veya insanlardan diğerine bazı kanallar kullanılarak, anlam olarak üzerinde uzlaşılan simgeler aracılığıyla değişimi ve aktarılması sürecidir.

Genel olarak çift yönlü gelişen ve karşılıklı mesaj alışverişi olarak değerlendirilen bu sürecin, kaynak, hedef, mesaj, kanal ve geri bildirim gibi çeşitli ögeleri bulunmaktadır. Etkili bir iletişimin temelini oluşturan bu ögelerin hepsi de önemli olmakla birlikte, kaynakla hedef arasındaki mesajın iletildiği kanal veya oluk olarak adlandırılan araçlar; ses, ışık ve radyo dalgaları, telefon telleri, fiber optik kablolar, telsiz çevrimleri, radyo-televizyon yayın sistemleri, internet vb. adeta vücutta sinir veya kan dolaşım sistemi gibi, iletiyi taşıyan ortamlar veya ağlar, iletişimi sağlayan ve kolaylaştıran özellikleri dolayısıyla ayrı bir önem taşımaktadır. Örneğin; radyo ve televizyonla veya facebook, twitter gibi sosyal medya ağlarını kullanarak, tek bir kanalla tek bir bilgi birden çok kişiye, binlerce hatta milyonlarca kişiye aynı anda ulaştırılabilmektedir. 

Bilişim sistemlerinin sağladığı avantajlarla gücüne güç katmış olan iletişim ortamları/ağları; iş veya günlük yaşamımızdan devlet yönetimine, insanların iletişiminden nesnelerin iletişimine, sağlık, eğitim, ulaşım, ticaret, bankacılık, güvenlik vb. her alana, akıllı evlerden akıllı/güvenli şehirlere, kısaca her ortama yayılarak, her yerde ve anımızda çok yaygın kullanılmaya başlanmış, gelecekte de artarak ve çeşitlenerek kullanılmaya devam edilecektir. 

Ağ Destekli Yaşam

İnsanın varoluşundan beri iletişim ihtiyacı; zaman içerisinde, telgrafın iletişimde kullanılmaya başlanmasıyla, başlangıçta noktadan noktaya sağlanan haberleşme kısa sürede ülkelerin önemli merkezlerine ve dünyanın her yanına yayılan telgraf telleriyle iletişim ağları oluşmuştur. İnsan yaşamında yaygınlaşarak kullanılmaya başlanılan telgraf ağlarını telefon, telsiz, radyo, televizyon, bilgisayar ağları ve internet takip etmiştir.

Günümüzde haberleşme için yaygın olarak kullanılan sabit telefonlar metal veya fiber optik kablolarla, mobil telefonlar ise telsiz, radyo-link ve uydu sistemleriyle ağlara bağlanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu kayıtlarına göre, Türkiye’de 11.542.548 adet sabit telefon ve 82.896.108 adet de mobil telefon bulunmaktadır. Hanelerde cep telefonu/akıllı telefon bulunma oranının, 2004 yılında %53,7 iken 2019 yılında %98,7’a yükseldiği, sabit hatlı telefon bulunma oranının ise %81,6 iken %20’nin altına düştüğü görülmektedir. Bu rakamlara bakılarak Türkiye nüfusunun 1/5’inin sabit telefon ağına, tamamına yakınının da cep telefonu ağlarına bağlı olduğu söylenebilir. İnternet ve sosyal ağlara bağlanımın da %50’den fazlasının cep telefonu ve mobil sistemlerden yapıldığı görülmektedir.

Birçok bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında yaygın olan ve sürekli büyüyen bir iletişim ağı olan internet, insanların "üretilen bilgiyi saklama/paylaşma ve ona kolayca ulaşma" istekleri sonrasında ortaya çıkmıştır. İnterneti asıl değerli kılan ve gücünü artıran; sürekli olarak yeni veri alan, arşivleyen ve saklayan canlı bir varlık olması, böylece arayanların en güncel bilgileri kolayca ve hızlıca bulabilmeleridir.

Artık evlerde haberleşme ağları dışında, bilgisayar ve televizyonlardan buzdolabına, fırından klimaya, ısıtmadan aydınlatmaya cihaz, makine, teçhizat vb. nesnelerin içerden/dışarıdan kontrolü ve kendi aralarında bağlantıları için kurulan kablolu/ kablosuz ağların sayısı ve çeşitliliği günden güne artmakta, nesnelerin interneti bağlamında birbirine bağlanan ve bilgi paylaşan akıllı cihazların oluşturduğu ağların kullanımları her geçen gün daha yaygınlaşmaktadır.

Özellikle internet erişimli bilgisayar, tablet veya cep telefonu gibi akıllı cihazlar vasıtası ile oluşturulan kişisel veya kurumsal ağlarla kullanılan e-postalarla, geleneksel postanın yapabildiği her şeyin çok daha hızlı ve kapsamlı bir şekilde yapılabilmesinin yanında, gönderilen yazı, video, görsel, dosya vb. bilgilerin yolda kaybolma veya zarar görme riski en aza indirilmekte ve bulunulan konumdan internet hızında erişmek mümkün olabilmektedir. Kişiler arası yazışmaların yanı sıra, özellikle şirket içi ve kurumlar arası yazışmaların büyük bölümü günümüzde e-postalar kullanılarak yapılmaktadır.

Kişi cep telefonu ile çeşitli ağlar üzerinden, evinin veya işyerinin emniyetini, çocuğunun evde veya anaokulunda durumunu takip edebilmekte, ailesi veya arkadaşlarıyla, doktoru veya avukatıyla iletişim kurarak karşılıklı bilgi/belge alışverişi yapabilmektedir. Doktor hastasının durumunu yüz yüze görüşerek muayene etmeden, nesnelerin haberleşmesi vasıtasıyla gözlemleyerek tedbir alabilmektedir. Kişiler ihtiyaçlarını, bankalar ve satıcıların koordineli oluşturduğu ağlar üzerinden sipariş ederek temin edebilmektedir. Tamamen otomasyonla gerçekleşen alışveriş faaliyetlerinde ağların sağladığı üç kademeli hızlı sürecin etkisi; “fiyatların öğrenilmesi, satıcı seçimi ve alışverişin yapılması aşamalarının 30 ila 90 saniyede” ilgiyi ve kullanımı daha da artırmaktadır.

Sosyal yaşamın ve bağlantıların da bir sonucu ortaya çıkan, günümüzde sadece toplumları değil bütün dünyayı etkileyen ağların başında ise kullanıcılarına benzer konulara ilgileri olan kişilerle iletişim imkânı sağlayan sosyal ağlar gelmektedir. “Sosyal Medya” olarak da adlandırılan “Sosyal Ağlar”, yeni nesil internet teknolojilerinin getirdiği kolaylık ve iletişim hızıyla çift yönlü, eş zamanlı, sınırsız paylaşım ve iletişim ortamı, özgür ve özgün tartışma zemini sağlamaları dolayısıyla geleneksel medyanın çok ilerisine geçmiş durumdadır.  

Belirli kişilerin oluşturduğu gruplar içerisinde/ arasında oluşan bağlantılardan farklı olarak, teknolojinin ve internetin sağladığı olanaklarla çeşitli teknik ve yapılarla oluşturulan Facebook, Twitter, Youtube, LinkedIn, Instagram, Google Plus, Windows Live, Tumblr vb. sosyal ağların oluşturduğu güç, sağladığı etkileriyle kurum ve kuruluşların dışında ülkelerin ve yönetimlerinin de gündeminde yerini almış ve bilimsel olarak ele alınıp incelenir olmuştur. Günümüzde neredeyse hiç kimsenin yanından ayıramadığı, özellikle akıllı telefonlar ve tabletler gibi mobil iletişim araçlarının WhatsApp, Facebook Messenger vb. mobil uygulamalarla sağlamış olduğu rahat erişim olanaklarıyla sosyal ağlara bağlanmak çok daha kolay hale gelmiştir. Sosyal ağlarda düğümleri oluşturan insanlar, bütünün, parçalarının toplamından daha büyük olduğunu göstermekte, grupların veya birbiriyle bağlantısı olmayan toplumların yapamayacağı şeyleri bir araya gelerek yapabilmektedirler.

Sosyal ağların, maliyetsiz veya maliyeti çok düşük olması, kullanım kolaylıkları ve sınırlama olmaksızın paylaşım sağlama özellikleri dolayısıyla, doğru ve zamanında kullanıldığında kişiler ve toplumlar üzerinde gücü ve etkisi çok yüksek seviyede, kontrolü ve engellenmesi çok zor olmaktadır. Bu tespiti dünyada en iyi destekleyen olay, 2010 ve 2011 yıllarında Tunus, Yemen, Mısır ve Libya’da yaşanan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan olaylardır. Bu süreçte, insanların ve toplumların çeşitli olaylarla zamanla biriken öfkelerinin bilişim teknolojileri ve sosyal ağlar yoluyla etkilenmesi ve yönlendirilmesi sonucunda gelişen isyan ve devrim hareketleri genelde başarıyla sonuçlanmıştır. Araştırmacı gazeteci ve yazar Banu Avar; ABD Dışişleri Bakanı Clinton’a atfen “Hedefimiz insanlara interneti değil, meydanları nasıl kullanacaklarını öğretmek!”, “Mısır’da Facebook ve Twitter an be an olayları izledi.”, “Protestoların bir sonraki adımları koordine edildi. Halk korku ve umutlarını bu yolla paylaştı…” tespitleri ile “Arap Baharı” olaylarının “Facebook Devrimi” olarak adlandırıldığına dair görüşleri bu sonucu doğrulamaktadır.

Toplumsal olaylarda etkisini gösteren ve olumlu sonuçlar alınmasını sağlayan sosyal ağlar, süreç içerisinde siyasi parti yöneticilerinin daha geniş kitlelere ulaşmak ve onları amaçları doğrultusunda yönlendirmek için kullandıkları vazgeçilmez araçlar olmuştur. Özellikle 2016 yılı İngiltere Brexit oylamalarında ve ABD Başkanlık seçimlerinde sosyal ağların gerçekleri yalan haberlerle çarpıtarak halkın yönlendirilmesi maksatlı kullanıldığı ve önemli sonuçlar alındığı iddia edilmiştir. Türkiye’de de bazı toplumsal olaylarda, 2013 yılında “Gezi Parkı Olayları”nda ve sonrasında yapılan seçimler döneminde sosyal ağlar yoğun olarak kullanılmış ve benzer süreçler yaşanmıştır. Özellikle Gezi olayları sürecinde, sosyal ağlarla halkın etkilenmesi ve yönlendirilmesi, getirilen yasakların ve engellemelerin birçok yöntemle aşılması, sosyal ağların engellenmesinin çok zor olduğunu kanıtlamıştır. 

Ağ Destekli Yönetim ve Çalışma

Günümüzde kurum ve kuruluşlar tarafından büyük kitlelere sunulan kritik hizmet ve servislerin çoğu, bilişim sistemleri tarafından sağlanmakta ve/veya kontrol edilmektedir. Toplumun ve ekonominin ayrılmaz bileşenleri olan kritik altyapı bilişim sistemleri, gizlilik ve güvenlik gerekçeleriyle özel veya yerel alan ağlarına sahip olmakla birlikte, hizmet alanı genişliği ve maliyetler yanında özel sektör kuruluşlarının ve vatandaşların da bağlantıları dolayısıyla çoğu internete bağlıdır.

Bu kapsamda, kamuda yönetim ihtiyaçları dolayısıyla, örneğin her bakanlığın ve bağlı kurumlarının internetten yalıtılmış özel ağları bulunmakla birlikte, internet bağlantılı hizmet veren bilişim sistemleri de mevcuttur. İlgili bakanlıkların ve kurumların görev, sorumluluk ve yetkileri çerçevesinde, başta haberleşme ihtiyaçları olmak üzere eğitim, sağlık, ulaştırma, bankacılık, güvenlik vb. bütün alanlarda kendi bütçeleri ve olanaklarıyla tesis edilen, kâğıtsız haberleşme, bilgi üretimi, depolaması, iletişimi ve paylaşılmasını hedefleyen bu ağların ülke yönetimi ve hizmetlerin yürütülmesi için önemi tartışılmaz.

Kamu/özel iş alanları yönetimi ve çalışanları tarafından yoğun olarak kullanılan bilişim ağlarının en çok bilinenleri, devletle vatandaşların, kurum/ kuruluş ve çalışanlarının elektronik bağlantılı olmasıyla oluşan, zaman, emek ve maddi tasarruf yapılmasını sağlayarak verimliliği ve etkinliği arttıran sistemler “e-Devlet” uygulamalarıdır. Nüfus, eğitim, sağlık, maaş, emeklilik, tapu, ruhsat, vergi vb. hizmet alanlarında vatandaşların da içerisinde olduğu ve yaygın kullandığı ağların önemi her geçen gün artmaktadır. Devlet bütün vatandaşlarının, kurum ve kuruluşlarının durumlarını ağlar vasıtasıyla takip edebilirken, vatandaşlar da kendileriyle ilgili her türlü bilgi ve belgeye ağlar üzerinden ulaşabilmekte ve kayıtları kolaylıkla sorgulayarak işlem yapabilmektedir. Çoğu alanda, uzaktan erişim sağlanarak sesli, görüntülü, gerçek zamanlı bilgiler ve hizmetler alınıp verilebilmekte, karşılıklı iletişimde ve paylaşımda bulunulabilmektedir.

Güvenlik güçleri, Polis Bilgi Ağı (POLNET) ve Jandarma Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi (JEMUS) gibi, ilgili ağlara bağlanarak bilişim sistemleri üzerinden Genel Bilgi Taraması (GBT) sorgulaması yapabilmekte, 81 ilde kurulan coğrafi bilgi yönetim sistemleri ve ağlarıyla bağlantılı kameralı sistemlerle plaka ve yüz tanıma gibi yeteneklerle destekli olarak suç ve suçluyla mücadele edebilmektedir. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile adli işlemler yürütülürken, Tapu Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS) ağı ile tapu kayıtlarının ve taşınmaz malların etkin biçimde takip ve kontrolü  yapılabilmekte, Seçim Bilişim Sistemi (SEÇSİS) Ağı ile ülke çapında seçimler kısa sürede tamamlanabilmektedir. Ağların devlet yönetiminde öneminin anlaşılması, kullanımının yaygınlaşması ve yoğunluğunun artması yanında güvenlik boyutu da her geçen gün artmaktadır. Bu kapsamda, Başbakanlık tarafından 2012 yılında yayımlanan genelgeyle Kamu Sanal Ağının (KamuNet) kurulmasına karar verilmiştir. Ulusal siber güvenliğin sağlanması adına önem verilen bu projenin en kısa süre içerisinde tamamlanması amacıyla çalışmalara devam edilmektedir.

Çin'in Vuhan şehrinde 12 Aralık 2019'da ortaya çıkan, çok hızlı bir küresel yayılım göstererek bütün dünyayı etkileyen ve 11 Mart 2020’de Türkiye'de görülen yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgın hastalığıyla mücadele kapsamında, başta sokağa çıkma kısıtlamaları olmak üzere bununla bağlantılı eğitimden sağlığa, ekonomiden ulaşıma ve dolayısıyla çalışma hayatına yönelik kısıtlamalar sürecinde özellikle internet kullanımı çok artmış, bilgi ve iletişim alanına yönelik pek çok yeni ihtiyaç ortaya çıkmış, geliştirilen yeni bilişim teknolojileri ve sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede özellikle uzaktan eğitim ve çalışma, görüntülü görüşme ve toplantı vb. sistem ve yazılımları ile sayısal elektronik ortamda yapılan e-devlet, e-ticaret, e-bankacılık gibi ağ destekli işlemler yaygınlaşarak çok daha yoğun kullanılır olmuştur. Artan bilişim sistemleri ve ağları ile ilgili ihtiyaçlar yanında artan siber saldırı ve olaylar nedeniyle şüphesiz siber güvenlik ihtiyaçları da aynı şekilde artmıştır.

Ağ Destekli Yetenek ve Askeri Siber Güç 

İnsanlık için tarihin başlangıcından bugüne toplumlar ve devletler arasında savaşların yaşandığı, başlangıçta kılıç, mızrak ve ok gibi silahlardan günümüzün ordularında etkisi çok daha yüksek silahların kullanılmasına gelindiği, süreç içerisinde başta iletişim olmak üzere teknolojilerin çoğunun piyasaya sürülmeden önce ordular tarafından kullanıldığı ve geliştirildiği, daha sonra sivil uygulamalarda kullanılmaya başlandığı bilinmektedir.

İnsanoğlunun varoluşundan başlayarak zaman içerisinde kara, deniz, hava ve uzay gibi kendine has özellikleri ve gereklilikleri bulunan savaş alanlarına, 21. yüzyıla gelindiğinde diğer alanları da içine alan beşinci savaş alanı olarak “siber uzay”ın eklenmesiyle, insanlık için en önemli varlık olan bilginin, savaş maksatlı ağlarla desteklenen bilişim sistemlerinin sağladığı imkânlarla işlenmesinde, iletiminde, korunmasında ve kullanılmasında sağlanan etkinlik her geçen gün daha da artmış ve artmaya da devam etmektedir.

Günlük yaşamda ve yönetimde, bilişim sistemlerinin kullanılmasıyla kendini gösteren ağların gücü, ülkelerin silahlı kuvvetleri tarafından, askeri alanda ve günümüz savaşlarında askeri etkinin ve görev etkinliğinin artırılması amacıyla, “Ağ Destekli” veya “Ağ Merkezli” harekât ve savaşlar şeklinde isimlendirilerek kullanılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda, endüstriyel çağdan bilgi çağına geçerken eskinin tersine, sivil uygulamalar da kullanılarak geliştirilen bilişim teknolojilerinin ve kazanılan deneyimlerin, ordular tarafından harekât alanlarında kullanılarak, siber güçle askeri güç ve etkinliğin artırılmasına çalışılmaya başlanmıştır. Ağ Destekli/Merkezli harekât ve savaş gelişmekte olan bir kuram olmakla birlikte silahlı kuvvetlerin en üst düzeyde bilgi çağına cevabı olarak kabul edilmektedir. 

Ağ Destekli Yetenek ile Ağ Merkezli Harekât ve Savaş

İlk olarak ABD Silahlı Kuvvetlerinde, “Ağ Merkezli Harekât (AMH)” olarak tanımlanan ve savaşın geleceğine yönelik olarak bilgi üstünlüğünün önemini vurgulamak ve genişletmek maksadıyla ortaya konulan bu kavram, daha sonra teknolojik gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda, NATO ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından “Ağ Destekli Yetenek (ADY)” olarak isimlendirilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır.

Harekâtın ağ destekli olarak icrasının özünde, savaş alanındaki unsurları bilişim ağları ile birbirine etkili şekilde bağlayarak bilgi üstünlüğünü savaş gücüne dönüştürme düşüncesi yer almaktadır. ADY bu düşüncenin gerçeklenebilmesi için birbiriyle örtüşen ve birbirine bağımlı İnsanlar, Bilgi ve Ağlar gibi üç ana boyuttan oluşmaktadır. Bu oluşumla, doğru kaynaklardan, doğru kişi veya kişilere, doğru zamanda ve yerde, doğru biçimde, doğru bilgilerin kesintisiz aktarılması, işlenmesi, güvenli dağıtımı ve paylaşımı, zamanında durumsal farkındalık ile süratli karar ve harekât ile görev etkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır.

Günümüzün ve geleceğin savaş ortamını şekillendiren sistem ve yeteneklerden birisi olan ADY;“Harekât alanındaki durumun müştereken farkında olunması, komuta hızının artırılması, harekât hızının yükseltilmesi, vurucu gücün daha da etkinleştirilmesi, kalıcılığın güçlendirilmesi ve muharebe ortamına kendiliğinden uyumun tesis edilmesi maksadıyla, algılayıcıların, karar vericilerin ve silah sistemi kullanıcılarının birbirleriyle ağ ortamında irtibatının sağlanarak, doğru ve hızlı yapılacak değerlendirmeler sonucunda seçilen hareket biçimleri ile muharebe gücünün etkinliğinin artırılmasını sağlayan bilgi üstünlüğüne dayalı harekât yeteneği” şeklinde tanımlanmaktadır.

Bu yaklaşımla, harekât alanında tüm olanak ve yeteneklerin ağ ortamında birlikte kullanılabilmesi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, ortak bilinci, artırılmış komuta kontrol (K2) süratini, daha yüksek harekât hızını, daha fazla yok ediciliği, daha fazla kalıcılığı ve muharebe ortamına kendiliğinden uyumu başarmak için; muharebelerin üç temel unsuru olan duyargaları, karar vericileri ve silahları ağ ortamında birbirine bağlayarak, daha üstün muharebe gücü sağlayan bilgi üstünlüğüne dayalı bir harekâtın icrası hedeflenmektedir. Teknolojinin ve ağların sağladığı olanaklarla, keşif, gözetleme ve istihbarat sistemleri ile muharebe alanındaki her unsur yakından izlenebilmekte, hedef sistemler/birliklerle ilgili elde edilen bilgiler tespit/teşhis edilerek, gerçeğe yakın zamanlı olarak taktik resim oluşturulabilmekte, emirler süratle hazırlanabilmekte, karar vericiler, algılayıcılar ve silah sistemleri arasında eş zamanlı kontrol ve bilgi paylaşımı süratle sağlanabilmekte, ateş destek sistemleri ve manevra unsurları gelişen duruma süratle tepki gösterilebilmektedir.

ADY, NATO’nun stratejik komutanlıkları tarafından NATO’yu bilgi çağı askerî yapılanmasına dönüştürmek amacıyla kabul ettiği en üst yeteneklerden birisi kabul edilerek tüm seviyelerdeki sivil ve askerî makamlara; daha açık ve zamanında durumsal farkındalık, gelişmiş verimlilik, ülkeler arasında karşılıklı çalışabilirlikte ciddi artış, gelişmiş ve güvenli bilgi paylaşımı, daha kaliteli bilgi ve daha hızlı karar verme ile komuta hızı faydalarının sağlanması ve artırılması düşünülmüştür. Bu kapsamda 2002 yılında Prag’da yapılan NATO zirvesinden itibaren, NATO bilgi çağı prensiplerine dayalı olarak askerî dönüşümün son derece önemli olduğunun farkına varılarak NATO ADY çalışmalarına ağırlık verilmeye başlanmıştır. Eylül 2003’de, Türkiye’nin de katıldığı on iki ülke tarafından “Değerlendirme Çalışması” başlatılmasına karar verilmiş, NATO ADY’nin 2020’ye kadar gerçekleştirilmesi için bir Proje Ekibi oluşturulmuştur.

ABD Silahlı Kuvvetleri ve müttefiklerince 1991’de 1.Körfez Savaşı ile 1995’te Bosna’da icra edilen harekâttan alınan derslerle geliştirilerek, takip eden süreçte 1999’da Kosova harekâtı ile 2001’de Afganistan ve 2002’de 2.Körfez Savaşında uygulanarak denemeleri yapılan ADY teknik ve yöntemleri başarılı sonuçlar sağlamıştır. Özellikle 2001’den itibaren icra edilen Afganistan harekâtı için 2010’da ulusal ve NATO ağlarından oluşturulan “Afgan Görev Ağı”nın; harekâta katılan koalisyon güçleri arasında, gizlilik dereceli müşterek bağlantı sağlaması, görev türlerine göre tek tek veya toplu olarak bilgi paylaşımına izin vermesi, bu işlevin başarıyla yerine getirilmesi ve gelecekte benzer uygulamalara da dayanak olması açılarından Ağ Destekli Yetenek ve Harekâtın (ADH) en bilinçli ve kullanışlı bir uygulaması olduğu görülmektedir.

TSK, özellikle Entegre Muhabere Sistemi (TAFICS) projesinin; 1996 yılından başlayarak, ülke çapında döşenen fiber kablo ağları, kurulan radyo-link istasyonları ve uydularla da desteklenerek oluşturulan düğüm istasyonlarıyla tesisi sonrasında ADH kapsamında önemli bir yeteneğe kavuşmuştur. TSK genelinde "TSK-Ağı" adı altında bir ağ sistemi kullanılmaktadır. Birlik, karargâh ve kurumlar işletilen yerel alan ağları ile birbirine bağlanarak, etkin, süratli ve emniyetli hizmet sağlayan geniş bir ağ sistemi tesis edilmiş durumdadır. Bağlantılar TAFICS altyapısı olmayan durumlarda kiralık devreler üzerinden bağlantı sağlanmakta, bunların mümkün olmadığı durumlarda ve ileri hatlarda Taktik Saha Muhabere Sistemleri (TASMUS) kullanılmaktadır. Ayrıca Hava Kuvvetleri Bilgi Sistemi (HvBS) ve Deniz Kuvvetlerinin Ağ Destekli Veri Entegre Savaş Yönetim Sistemi (ADVENT) dünya çapında önemli yerli ve milli ADY/AMH sistemleridir.

ADY/AMH teknik ve yöntemlerinin TSK tarafından gerek yurt içinde iç güvenlik harekât ve operasyonlarında, gerekse sınır ötesi harekâtlarda başarıyla ve etkinlikle uygulandığı görülmektedir. TSK’nın özellikle, 20 Ocak 2018 tarihinde, Suriye kuzeyinde Afrin'deki terörist unsurlara yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı'nda ADY/AMH uygulamalarından bazıları televizyon kanallarında ve internet ortamında da paylaşılmıştır. Harekât bölgesindeki özel istihbarat ve harekât unsurları ile İnsansız Hava Araçları tarafından tespit edilen hedeflerle ilgili bilgiler, ağlar üzerinden anında değerlendirmeyle harekât merkezlerine aktarılarak hedefler takibe alınmış, serbest hareket etmeleri ve eylem kabiliyetleri kısıtlanmış, ateş destek unsurlarıyla veya savaş uçakları ile imhaları sağlanmış veya manevra unsurlarının operasyonları sonucu tesirsiz hale getirilmişlerdir. Bu faaliyetlerin etkinlikle icrası ve başarıyla sonuçlandırılmasında, TSK’nın kazandığı ve etkin şekilde uyguladığı, komuta, kontrol, muhabere, bilgisayar, istihbarat, gözetleme ve keşif (K3MBİG, C4ISR) birlik ve unsurlarının uydular, insanlı/insansız hava araçları, sivil ve askeri muhabere elektronik ve bilgi sistemleri ile bölgeye yönelik kurulan ağlarla sağladığı ADY/AMH imkân ve kabiliyetlerinin katkısı çok büyük olmuştur.

Teknolojinin ve ağların, silah sistemleriyle birlikte kullanılması ve sonuçlarının bazı örneklerinin yazılı ve görsel medya ortamlarında ayrıntılı olarak duyurulmasının hedef unsurlar üzerinde meydana getirdiği caydırıcılık etkisi, harekâtın hızını ve dolayısıyla başarısını önemli ölçüde artırmıştır. Bu harekâtta diğer bir önemli durum ise; en uç noktadaki faaliyetler teknolojinin ve ağların sağladığı olanaklarla, Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı Komuta ve Harekât Merkezi’ndeki sayısal ortamlardan gerçeğe yakın zamanlı olarak izlenerek yönetilebilmiş, TSK’nın saygınlığı, etkinliği ve caydırıcılığı daha da artırılmıştır. 

Sonuç ve Değerlendirme

İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze, başta haberleşme gereksinimleri olmak üzere çeşitli şekillerdeki bilginin üretme, paylaşma, aktarma, bütünleme, geliştirme, depolama, vb. çok çeşitli maksatlarla, bir kısmı doğadaki ağlardan da esinlenerek oluşturulan ağların çeşitlenerek ve geliştirilerek yaygınlaşması devam etmektedir. Bütün dünyamızı örümcek ağı gibi sararak adeta avucumuzun içine sığdıran ağların sağladığı kazanımlarla insanların yaşamı ve yönetimleri daha da kolaylaşırken, küreselleşen ağların etkisiyle yeni fırsatlar ve güç oluşumları ile ortaya çıkan çeşitli risk ve tehditlere karşı da tedbirlerin alınması gereksinimi ortaya çıkmıştır.

Ülkeler ve yönetimleri, insanlarının yaşamlarını kolaylaştırırken, ülkelerinin güvenliğini düşünmek, güçlerini artırmak ve tehditlere karşı caydırıcılık da sağlayarak kalıcılıklarını sağlamak zorundadır. Bu kapsamda, ulusal güvenlik stratejileri doğrultusunda ulusal güçlerini kullanırken, bu güçler içerisinde siber güçlerini ve siber güçleri içerisinde her türlü bilişim ağlarının gücünü de dikkate alarak geleceğe yönelik gerekli planlamaları yapmaları ve kararlılıkla uygulamaya koymaları yaşamsal önem taşımaktadır. Çünkü günümüzde siber güç dâhil diğer güçlerin de etkinlikle kullanılması bilişim ağlarına bağlı kalmakta, özellikle bilişim teknolojileri ve ağların gelişimi de neredeyse ışık hızında olmaktadır.

Geçmişten günümüze bakarak geleceğe yönelik basit bir değerlendirmede bulunulacak olursa, özellikle bilişim ağları ve kullanımı açısından durum daha da karmaşıklığa doğru gitmektedir. Artık günümüzde bile yaşanmaya başlanan, modern anakentlerde yaşayanların işe sürücüsüz otomobilleriyle gidebildikleri, toplantılara üç boyutlu görüntüleriyle (hologramlarıyla) katılabildikleri ve ev işlerini robotlara yaptırdıkları, bir çiftçinin ya da balıkçının akıllı telefonunu kullanarak pazarda neye gereksinim olduğunu gördüğü ve satışları ona göre koordine ettiği bir ortamda, geleceğe yönelik bir sanal dünyada ağların tesisinin ve kullanımının sağlayacaklarının hayalde canlandırılması bile zorlaşmaktadır.

Teknolojinin daha da gelişmesiyle gelecekte bilişim ağlarıyla yaşam ve yönetim daha da kolaylaşacak, yönetimler vatandaşlarına daha geniş ve kolay hizmetler sunabilecektir. Bilişim ağlarının desteğiyle akıllı evlerden akıllı ve güvenli şehirlere, çoğu hayalden gerçeğe dönüşen ortamlarda yaşanmaya başlanacaktır. Bunun yanında yönetimler zaman ve konum kısıtlamasız vatandaşlarını daha da etkin bilgilendirecek, yönlendirecek, kontrol edebilecek ve yönetebilecektir. Ancak yönetimler için yeni ve daha zor sorunların da ortaya çıkması söz konusudur. Çünkü vatandaşlar ve şüphesiz terör grupları da ağların sağlayacağı olanaklarla bireysel veya toplumsal olarak bir araya gelerek daha da güçlenecekler ve yönetimlere başka sorun alanları doğabilecektir. Diğer taraftan, yakın gelecekte çeşitlenerek yaygınlaşacak bilişim ağları kullanılarak bilgiye ve bilişim sistemlerine yönelik daha önce yaşanmayan kötü niyetli hareketler ve saldırılar daha da çeşitlenerek ve şiddetlenerek yaşanır olacaktır.

Bu kapsamda geçmişte ve günümüzde bilişim ağları kullanılarak yaşanan siber saldırılar ve olaylarla birlikte, özellikle Ortadoğu bölgesinde yaşanan “Arap Baharı” ve Türkiye’de yaşanan “Gezi olayları”, öncesi ve sonrasıyla sosyal ağların etkisiyle yönlendirilen halk hareketleri açılarından çok iyi incelenmeli, dersler çıkarılarak ve tedbirler geliştirilmelidir.

Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başlayan Türk Kurtuluş Savaşı sırasında, telgraf hatlarının bir ucunda Mustafa Kemal, diğer ucunda Ordu Komutanları ve Mülki İdare Amirleri, Mustafa Kemal Paşa’nın emirleri doğrultusunda tüm ulusu Milli Mücadele için teşkilatlandırmıştır. Mustafa Kemal Paşa Anadolu’nun nabzını telgraf hatlarıyla dinlemiş ve Türk Ulusunun içindeki İstiklal aşkıyla Ulusunu zafere götürmüştür. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK savaştan sonra yabancı bir muhabirin “Zaferi nasıl kazandınız?” sorusuna “Telgraf telleriyle” diyerek cevap vermiştir. Gerçekten de bazı tarihçiler Türk Kurtuluş Savaşına “Telgraflar Savaşı” adını vermektedir. O günün “Telgraf Telleri” veya “Telgraf Ağları” günümüzde “Bilişim Ağları” ve icra edilen harekâtın/savaşın adı da “Ağ Destekli Harekât/ Ağ Merkezli Savaş”tır. Bu kapsamda gerek hayatın her alanında ve siber ortamda yaşanacak siber savaşlarda gerekse geleneksel askeri güçlerin diğer harekât alanlarında icra edilecek savaşlarda ADY/AMH gibi yeni ve daha etkili teknik ve yöntemlerin kullanımının söz konusu olacağı bilinmelidir.

Bilgi ve iletişim sistemlerinin kullanıcılarıyla birlikte sağladığı siber güç ve bu güç içerisinde mevcut durumdaki ağların sağladığı ve gelecekte daha da artarak sağlaması olası olunan büyük gücü düşünerek, öncelikle bu gücü geliştirmek ve caydırıcılık da sağlayacak şekilde etkin kullanmak için bütüncül bir yaklaşım içerisinde stratejiler hazırlamak ve bu stratejiler doğrultusunda oluşturulacak politikaları da kararlılıkla uygulamak gerekir. Bu süreç içerisinde, başta sosyal ağlar üzerinde olmak üzere gelecek yeni tehlikelere ve tehditlere karşı koymak için güvenli bilişim ağları teknoloji ve altyapıları konusunda araştırma ve geliştirme çalışmalarına gerekli önem ve öncelikleri vererek yerli, milli ve özgün çözümler üretmek, güvenli ve yetkin ağlar tesis etmek ve geliştirmek yaşamsal önemdedir.

Özellikle ağların güvenlik ve etkin kullanımı boyutu bağlamında, kullanıcıların eğitiminin ve farkındalığının sağlanması, hem birbirine hem de ülkesine ve devletine güven duymaları, devletin bütün kamu/özel kurum ve kuruluşlarıyla koordinasyon ve işbirliği içerisinde hareket etmeleri büyük önem arz etmektedir. Günlük yaşamda ve yönetimde, kritik altyapıların bilişim sistemleri ağlarının yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi, bu bağlamda ağlara bağımlılık artarken vazgeçilmezliğin olumsuzluklarını giderici tedbirlerin de alınması gerekir. Aksi takdirde, Estonya’nın 2007 yılında özellikle internet ve bankacılık hizmetlerinin durma noktasına getirilmesi neticesinde yaşadığı ülke çapında ekonomik ve toplumsal zararların yaşanması söz konusu olacaktır.

Son söz olarak; askeri alanda Ağ Destekli/Merkezli Harekât konusuna gerekli önem ve öncelik verilerek ve hedeflenen yetenekler kazanılarak etkinlikle kullanılırken, toplumsal yaşam ve yönetimde sosyal ağlar dâhil bütün fiziksel/sanal güvenli ağlarla ilgili yeteneklerin kazanılması ve bu yeteneklerin halkın gönenci ve ulusal güvenlik doğrultusunda ülkenin bütün katmanlarınca akıllıca kullanılması için gerekli tedbirler, caydırıcılık da sağlayacak ulusal siber stratejiler çerçevesinde gecikmeksizin alınmalı, gerekli planlamalar yapılmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır.

Kaynak: HAVELSAN Dergisi 6.sayı / HAVELSAN Yönetim Kurulu Eski Başkan Vekili Mustafa ŞENOL / İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul KARAÇUHA

Yorum yapın