AR-GE'yi doğru anlamak-2

Çok kritik ve önemli hususlardan birisi de Ar-Ge’nin temelinde bilgi ve tecrübenin yatmasıdır. Sadece deneme yanılma yöntemleriyle sonuç beklenen kısa süreli Ar-Ge çalışmaları, ilk başta netice verse de uzun vadede beklenen etkiyi gösteremez ve üst seviye teknolojik birikimlerin oluşmasına imkân vermez. Hedeflenen teknolojik birikime ulaşmak için çalışmaların bilgi ve tecrübe ile beslenmesi ve yönlendirilmesi zorunludur.

Bunun için, Ar-Ge personelinin yeterli bilgi ve deneyiminin olması ve araştırma projelerinde devamlılık göstermesi gerekmektedir. Örnek verecek olursak, havacılıkta görünmezlik teknolojisi geliştirmek için çalışan bir araştırmacı ekibin çok iyi fizik, kimya ve malzeme bilgisine sahip olması gerekir. Aksi takdirde meselenin teorisini, yani fiziğini ve kimyasını anlamadan teknolojik bilgiyi geliştirmek ve bir birikim oluşturmak oldukça zordur.

Bu yüzden bilgi derinliği yüksek olan toplumlarda teknoloji geliştirme süreçleri de diğer toplumlara göre daha sağlıklı ve hızlı yürümektedir. Özetle, temel bilimlerde iyi yetişmiş insan kaynağına sahip olmak, Ar-Ge yolunda ihtiyaç duyulan en önemli gereksinimlerden birisidir.

Elbette, yeterli insan kaynağı olmadan Ar-Ge kültürünün geliştirilmesi mümkün değildir. Bu amaçla, teknolojik yatırımın yanında insan kaynağına da gerekli yatırım yapılmalıdır. Daha ilkokul yıllarında çocuğa araştırma kültürünün kazandırılması ve meraklı çocukların ellerinden tutulması gerektiği aşikardır. Sağlam bir temelin ilkokuldan başlayarak atılması, konuların çok iyi ve detaylı olarak öğretilmesi ve ezberci eğitimden kaçınılması gerekmektedir.

Sorgulayıcı ve merak uyandırıcı bir eğitim sistemi kurgusu ile çocuklarımıza sebep sonuç ilişkisini kurabilecekleri, Neden-Niçin sorularının cevaplarını rahatlıkla verebilecekleri bir bakış açısı kazandırılmalıdır. Çünkü, iyi bir Ar-Ge kültürü ilkokuldan başlar. “Ağaç yaş iken eğilir” atasözümüz burada çok büyük anlamlar ifade etmektedir. Bazen Ar-Ge ruhunun ve misyonunun aşılanması için orta öğretim dönemi bile geç olabilmektedir. Konunun üniversite düzeyinde ele alınması ise maalesef günümüzde telafi edilmesi zor kayıplara neden olmakta, yeteneklerini ortaya koyamayan, araştırmacı yönü bastırılmış veya hiç olmayan bir gençlik ortaya çıkmaktadır.

Bilindiği üzere “herşey hayalle ve merakla başlar” prensibiyle, gençler üzerinde önemli bir Ar-Ge yatırımı yaparak yola çıkılmalıdır. Kısa vadedeki başarılar bizleri rehavete sürüklememelidir. Büyük hedeflere irade, durmadan yorulmadan azimle çalışma ve sabır prensipleriyle ulaşılabilir. Unutmayalım ki, gelecek hepimizindir ve bu yüzden de teknoloji geliştirmeye para, zaman ve insan kaynağı ayırmak bizim en önemli vazifelerimizdendir.

Bu yatırımı çok geçmeden yapmak ülkemizin aydınlık ve güçlü geleceği için bir zorunluluktur ve bu yapılmadan da geleceğe hükmedilemez. “Ne ekersen onu biçersin” atasözümüz de aklımızdan hiç bir zaman çıkmamalıdır.

Ülkemizin gelişmiş ülkeler arasındaki yerini alabilmesi ve bu ülkelerle rekabetini sürdürebilmesi için üniversitelerimizin dünyadaki en iyi üniversiteler arasında bulunması, bilim ve teknolojinin öncüsü olması gerekir. Üniversitelerimizin teknolojik altyapıları çok güçlendirilmeli ve öğrencilere proje yapma imkanları sağlanmalıdr. Bu sayede, öğrencilere Ar-Ge becerisi kazandırılmasının yanında yapılacak projelerle hem toplum-üniversite hem de üniversite-sanayi işbirlikleri gerçek manada tesis edilebilir.

Şu da rahatlıkla söylenebilir ki, ülkede sürdürülebilir bir Ar-Ge kültürü oluşması, üst düzey teknoloijk birikimin gerçekleşebilmesi için üniversiteler muhakkak teknolojik gelişmelerin ve buluşların merkezi haline getirilmelidir. Kısaca üniversiteler bu amaca hizmet eden en önemli lokomotif güç olmalıdır. 

Ar-Ge çalışmalarının başarısızlığa uğramasının en önemli sebeplerinden birisi de yeterli sabrın gösterilmemesidir. Yöneticiler hızlı sonuç almak ve Ar-Ge’nin sonuçlarını en kısa zamanda cirolarında görmek isterler. Aslında devlet yöneticilerimizde olaya bu şekilde bakmaktadırlar.

Yaygın etkiyi hemen göremeyince de programın verimsiz olduğu görüşüne kapılıp bir şey çıkmayacağı kanaatiyle programı kapatırlar. Bu belki de Ar-Ge yatırımları konusunda yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Çünkü Ar-Ge sabır gerektirir, olumsuz sonuçlar bile fayda sağlayabilir, yeni gelişimlere ve yeni araştırmalara yön verebilir. Başlanan bir proje sonuca ulaşılmadan veya yeterli olgunluğa ulaşmadan kısa sürede kapatılmamalıdır.

Ar-Ge çalışmalarının nihai amacının bir birikim oluşturmak olduğu asla unutulmamalı ve bu yolda sabırla üzerine ekleye ekleye hedefe ulaşılabileceği hatırlanmalıdır. Ayrıca, Ar-Ge faaliyetleri ile desteklenmeyen ürünlerin, çok kısa bir süre içerisinde rakiplerine karşı kalite ve fiyat avantajlarını kaybederek rekabet dışı kalacağı unutulmamalıdır.

Rekabet ancak ve ancak Ar-Ge ile sağlanabilir. Şirketler adına tabii ki en önemli noktalardan birisi, Ar-Ge’nin bir yaşam felsefesi haline getirilmesidir. Bu sayede şirketler, sürekli değişen dünyada dinamik bir yapıya sahip olabilecektir. Dünya var oldukça da yenilikler ve iyileştirmeler her zaman devam edecektir. Önemli olan dönen bu çarka uyum sağlamak ve her zaman değişime ayak uydurabilmektir.

Kaynak: Haber.aero / Şükrü Çetinoğlu

Yorum yapın