Bir ‘NATO iç savaşı’ çıkarsa, Yunan tankları Türk dronlarıyla nasıl baş edecek?

National Interest'ten Peter Suciu'nin "NATO Civil War: How Would Greek Tanks Fare Against Turkish Drones?" başlıklı yazısını Defensehere.com takipçileri için çevirdik.

Bir ‘NATO İç Savaşı’ çıkarsa, Yunan tankları Türk dronlarıyla nasıl baş edecek?

Bu incelemeye, aslında en sona saklamamız gereken bir tespiti en başta yaparak başlayacağız. O da şu:

Yarın öbür gün, NATO ittifakının iki komşu üyesi, Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş patlak verirse, Türkiye sahip olduğu dron filosuyla Yunanistan karşısında çok ciddi bir üstünlük elde edecektir.

Yunanistan, uzun yıllardır ağır ekonomik kriz yaşayan bir ülkeye göre askerî açıdan oldukça donanımlı ve özellikle de kara ordusu Avrupa’nın en iddialı tank filolarından birine sahip bulunuyor. Yunan Silahlı Kuvvetleri, 2017 verilerine göre, 1355 adet çalışır durumda muharebe tankına sahip ki bu sayı aynı dönemde Birleşik Krallık’ın envanterinde yer alan tanklardan altı kat daha fazla.

Helenik tank filosunun tam dökümü ise şöyle:

- 170 adet Leopard 2A6 HEL (Yunan-Alman ortak yapımı)

- 183 adet Leopard 2A4

- 501 adet Leopard 1A5/GR

- 400 adet M48A5 MOLF (Modular Laser Fire Control System / Modüler Lazer Atış Kontrol Sistemli)

- 101 adet M60A3 TTS

Listenin sonlarında yer alan, sayıları 500 küsur dolayındaki Amerikan yapımı iki tank modeli, M48A5 ve M60A3’ler Yunanlıların komşularıyla olası bir çatışmasında cepheye sürebileceği en yeni ve etkili tank gücü değilse bile, bu filo, onlardan daha modern bir donanıma sahip bulunan Leopard’lara destek olacak şekilde organize edildiğinde hâlâ çok değerli bir muharebe gücünü oluşturuyor.

Öte yandan, ringin diğer tarafındaki Türkiye’nin tank gücü de öyle hafife alınamayacak türden… Açık kaynaklara göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde çalışır durumda 3.000'den fazla ana muharebe tankı yer alıyor. Bunlar arasında eski nesil Amerikan tankları bulunduğu gibi, yeni nesil Leopard’lar ve bu arada Türkiye yapımı çok yeni “Altay”lar da dikkati çekmekte.   

Şimdi de Türk tarafının tank dökümüne bir göz atalım:

- 1532 adet M60 Patton

- 758 adet M48 Patton

- 342 adet Leopard 2

- 397 adet Leopard 1

- Sayısı tam olarak bilinemeyen Altay serisi

Bu dökümlere baktığımızda görüyoruz ki iki ülke arasında bir savaş patlak verirse, Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kıtanın göreceği en büyük tank çarpışmalarına sahne olabilir.

Türk ordusu, böyle bir savaş durumunda, daha fazla sayıda tanka sahip olmasının yanı sıra, elindeki dron filosuyla da terazinin kefesini kendi lehine çevirecektir. Son yıllarda insansız hava araçları alanında bir süper güce dönüşen Türkiye, yalnızca kendi ordusu için İHA ve SİHA filoları üretmekle kalmadı, bu araçların dünya çapındaki önemli bir satıcısına da dönüştü.  

Türklerin şu anda en popüler insansız hava aracı modeli konumundaki Anka-S, kabaca Birleşik Devletler üretimi Reaper’lara (Azrail) benziyor. Uydu kontrollü bir İHA / SİHA olan bu aracın boyu hemen hemen 8 metre, gövdesine de 181,5 kg’a kadar yükleme yapılabiliyor. Anka-S, üzerinde sentetik açıklıklı bir radar, bir ters SAR, yanı sıra da hareketli yer hedeflerini tespit etmek, tanımlamak ve izlemek için bir işaretleme radarı taşıyor.

Türklerin İHA’larla dansının tarihçesi

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç ve dış operasyonlarda dronların yardımına başvurduğu ilk tarih 1995 yılıydı. O yıl Ankara yönetimi, ordusu için ABD’den General Atomics Gnat 750 dronlarını satın almış, sonraki yıllarda da bu ithalat İsrail savunma teknolojileri şirketi IAI’nin Heron’larıyla devam etmişti.

Türk savunma sanayii mühendisliği, aradan geçen çeyrek yüzyılda insansız hava araçlarıyla ilgili çok büyük bir üretim ve kullanım deneyimi kazanacak, ilk aşamada dışarıdan aldığı, fakat bir zaman sonra kendisinin üretmeye başladığı bu araçları Türkiye’nin iç güvenlik operasyonlarının yanı sıra Kuzey Irak, Libya, Azerbaycan, Suriye gibi sıcak çatışma bölgelerinde de etkin şekilde sahaya sürecekti.

Geride kalan çeyrek yüzyıl içindeki büyük kırılma ise hiç kuşkusuz ki Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulması oldu. Ankara ve Washington’un bölgesel çıkarları çatışmaya başladığında, buna bağlı olarak Türkler, Amerikan yapımı Raptor ve Reaper modeli İHA’ları talep etmelerine rağmen satın alamaz hâle geliyor; zorunluluklardan dolayı da kendi dron üretim programlarını başlatıyordu. Böylelikle, bu ülke, zaman içinde, Çin ile birlikte, silahlı ve silahsız dronların üretimi noktasında dünya liderlerinden birine dönüştü.

Yeniden hayâlî bir Türk-Yunan Savaşı’na döndüğümüzde, sahip olduğu büyük dron filosunun Türkiye’ye kesinlikle asimetrik bir üstünlük sağladığını görmekteyiz. İHA ve SİHA’lar, üzerinde taşıyıp riske attıkları insan kullanıcıları olmadığı gibi, maliyet olarak tanklarla kıyaslanamayacak kadar ucuz. Dahası, Türkiye’nin dron endüstrisi son yıllarda öylesine gelişti ki Türk ordusunun bu yeni pozisyonu, savaş meydanlarında yitirilen dronları, yabancı satıcılara ya da teknolojilere yaslanmadan çok hızlı bir şekilde yenilemesini de sağlıyor.

Türkiye, bu alandaki üstünlüğünün farkında ve elindeki silahlı / silahsız dron filosunu hiçbir çekince sergilemeden kullanıyor. Geliştirdiği dronların performansını yukarıda sıraladığımız dış savaş cephelerinde denediği gibi, kendi topraklarında da -Pakistan’dan sonra- ayrılıkçı hareketlere karşı bu araçları etkin şekilde devreye sokan ikinci ülke oldu. PKK ayrılıkçılığına karşı elindeki İHA ve SİHA’ları hem yerdeki düşman unsurlarını tespit, hem de imha amaçlı olarak özellikle 2016 yılından itibaren yoğun şekilde sahaya süren Türk ordusu, bu yeni teknolojiyle askerlerini riske etmeden yüzlerce PKK'lıyı etkisiz hâle getirdi.

Şimdiye kadar gözler önüne serilen manzara ve iki ülkenin silah envanterleri kıyaslandığında, gelecekte bir Türkiye-Yunanistan savaşı yaşanması durumunda Türklerin özellikle SİHA’larını ustalıkla kullanarak Yunan ordusuna büyük zorluklar yaşatacağını rahatlıkla öngörebiliriz.

Yorum yapın