Mühendislik açısından 'Demir Kubbe': İsrail'in hava savunması 'aşılamaz' mı?

Demir Kubbe (Iron Dome) geliştirilmeye 2005 yılında başlanan, ilk kez 2011 yılında Gazze’den atılan bir roketi etkisiz hale getirerek faaliyete geçen bir hava savunma sistemidir.

Demir Kubbe (Iron Dome) geliştirilmeye 2005 yılında başlanan, ilk kez 2011 yılında Gazze’den atılan bir roketi etkisiz hale getirerek faaliyete geçen bir hava savunma sistemidir. Bu sistem İsrail’i, kendisine yönelik olası roket saldırılarına ve bazı hava saldırılarına karşı korumak amaçlı geliştirilmiş, kısa menzilli bir roket koruma sistemidir. İsrail, Demir Kubbe'nin menzilini artırmak için çalışmalarına da devam etmektedir. Ancak bu sistemin yapılma amacı, şehirleri doğrudan hedef alan roketleri düşüş anında vurmak olduğundan, menzil konusu genellikle ikinci planda kalmaktadır.

Üretilmeye ve kullanılmaya başlandığı tarihten bu güne kadar sürekli şekilde iyileştirme çalışmaları yürütülen Demir Kubbe, son zamanlarda yaşanan Filistin olayları neticesinde daha dikkat çeker hale gelmiştir. Dikkat çekmesinin ana nedenlerinden birisi, Gazze Şeridi'nden atılan roketlere karşı sergilediği başarı oranıdır.  Demir Kubbe sisteminin radarları, atılan roketlerin nereye düşeceğini tespit ederek buna göre aktive olmaktadır. Bu doğrultuda boş alana düşecek roketler engellenmezken, yerleşim yerlerine düşecek olan roketler engellenmektedir. İsrailli kaynaklar, Demir Kubbe'nin çatışmalarda yüzde 90'ın üzerinde bir başarı oranı sergilediğini ifade etmektedir. Gerçekten de çatışmalarda Gazze'den 3 binin üzerinde roket İsrail'e atılmış, İsrail'de roket atışları nedeniyle sadece 9 Yahudi yerleşimci ölmüş, yaklaşık 700'ü yaralanmıştır. Yaralıların çoğunluğunu roketlerle isabet alan değil, anksiyete krizi geçiren yahut sığınaklara koşarken düşenler oluşturmaktadır. Bu da Demir Kubbe sisteminin İsrail açısından mühendislik yönünden bir başarı sergilediğini göstermektedir.

Bu başarı kimileri için pek de bir şey ifade etmiyor olabilir. Ancak olayları dışarıdan izleyen gerek devletler gerekse olayın ciddiyetine vakıf olan diğer insanlar tarafından, bu başarı, bir mühendislik meselesini düşünmeyi beraberinde getirdi: Demir Kubbe geçilebilir miydi?

Demir Kubbe'nin çalışma mantığı

Hareket halindeki bir nesneyi takip etmek, hatta bundan da ötesi izleyerek vurmak, kendi içerisinde birçok zorlu alt konulara sahiptir. Bu mesele, mühendisliğin en zor problemlerinden birisi olarak kabul edilmektedir.

Demir Kubbe için konuşacak olursak bu zorlu konu, hareket halindeki bir roketi 'havada' takip etme, gidişatını izleme, düşeceği yeri belirleme ve vurarak imha etme olayıdır. Bu durum sıradan bir bakış açısıyla herhangi bir isabet olarak değerlendirilse ve basit bir mevzu olarak algılansa durum böyle değildir. Örneğin, patlayıcı maddeyi taşıyan roket başlığının imha edilemeyişi, yani roketin başlığı dışında bir yerinden, gövdeden veya arka kısmından vurulmuş olması muhtemeldir. Bu da sağlam kalan başlığın yere düştüğünde patlama ihtimalini sürdüreceğinden, mühendislik açısından başarısız bir olay olarak değerlendirilmektedir.

Belirttiğimiz üzere burada başarı, roketi bir bütün olarak hedef almaktan ziyade roketin başlığının imha edilmiş olmasına dayanmaktadır. Çünkü başlığı imha edilmiş bir roket, geri kalan bileşenleri itibari ile ciddi bir tehlike arz etmemektedir. Havada hareket halinde olan bir roketi (başlığını) imha etmek, hareket halinde olan bir savaş uçağını ya da bir insansız hava aracını imha etmekten çok daha zor bir eylemdir. Çünkü söz konusu olan bir uçak olduğunda, uçağın genellikle herhangi bir yerinden vurulması yeterli olacaktır ve uçağın hacmi çok daha büyüktür. Oysa söz konusu roket başlıklarının hacmi bazen sadece iki yumruk büyüklüğünde olmaktadır.

Ayrıca Demir Kubbe 2000 km/h ve üzeri hızdaki roketleri yakalayabilme kabiliyetine sahiptir. Bu kabiliyet, takriben 2000 km/h hız a ulaşabilen F-35, F-16 tipi savaş uçaklarını vurmayı dahi mümkün kılmaktadır.

Bu doğrultuda İsrail'in son derece etkili bir füze savunma sistemine sahip olduğunu söylemek gerekir. Bu savunma sistemi vasıtasıyla sadece roketi imha etmenin yanı sıra, bölgeden aktarılan birçok videoda da duyulacağı üzere sınır içerisinde sirenle uyarı yapabilmektedir. Belki sirenler, psikolojik açıdan bir korku ve acziyet göstergesi olarak lanse edilebilir fakat İsraillilerin sığınaklara gitmesi, kaybı neredeyse sıfıra yakın olacak şekilde azaltmaktadır. Ki bu sığınaklar da hava savunma sistemiyle paralel olarak inşa edilmiştir.

Demir Kubbe sistemi, sadece roketleri imha eden füzeler atan bir düzen olarak değil, sınırlar içerisinde bulunan halkı korumaya yönelik daha kapsayıcı bir sistem olarak düşünmek gerekmektedir. Çünkü 'Hava Savunma Sistemi' ifadesi ancak bu şekilde sistemsel bir karşılık bulur.

Tüm bunlara ek olarak İsrail kısa, orta ve uzun menzilli hava savunmasını sağlamak üzere Davud Sapanı, Barak 1, Demir Işın (lazerli sistem), SPYDER, Drone Kubbe gibi birçok sistem üretmiştir ve bunları geliştirmeye devam etmektedir.

Tüm bunları belirttikten sonra, asli konumuz olan Demir Kubbe'nin geçilebilir olup olmayacağı konusunu ele alalım. Gazze Şeridi'nden fırlatılan roketler, belirli bir açıyla (60-70 derece) ve yaklaşık 2100 km/h gibi sabit bir hızla  fırlatılmaktadır. Fırlatılan roketler herhangi bir harici sistem tarafından desteklenmemektedir. Yani roketin fırlatılmasından sonra herhangi bir şekilde yönüne ya da hızına müdahale edilememektedir. 

Son çatışmalarda bazı roketler ise yere daha yakın (takriben 30 derece) fırlatılmış, bu da sistemin aşılabilmesine olanak sağlamıştır.

Durum böyle olunca, sürekli çok hassas çalışan radarlar ve akıllı sistemler tarafından takip edilen fırlatılmış roketlerin, fırlatılma açıları ve hızlarını hesaplamak hiç de zor olmamaktadır. Fırlatılma açıları ve hızları roketlerin gökyüzünde takip ettiği ve takip edeceği rotayı çıkarmakta, ve bu bilgi gerçek zamanlı olarak güdümlenebilme yani anlık olarak kontrol edilebilme kabiliyetine sahip Demir Kubbe'nin füzelerine aktarılmaktadır. Aktarılmış bu bilgi ile Demir Kubbe'nin füzeleri gökyüzündeki hedef roketleri çok rahat bir şekilde vurabilmektedir.

Peki sistem nasıl aşılabilir? Demir Kubbe'nin sürekli gördüğü ve görmeyi beklediği hareketlerin dışında bir hareket sergilenirse. Yani doğrusal bir rota izlemek yerine sürekli farklı hareketler sergileyen, doğrusal olmayan rotalar seyredilirse. Yukarıda da belirtildiği gibi bu yöntem kısmen son çatışmalarda uygulanmış, ancak birkaç roketle sınırlı kalmıştır.

Peki bu durumun, roketlerin vurulmasına mani olacağını nereden biliyoruz? Demir Kubbe ilk kullanılmaya başlandığı süreçlerde birçok mühendislik çalışması gerçekleştiren enstitü, araştırma merkezi, üniversiteler gibi yerlerden eleştiri aldı. Bu eleştirilerin ana konusu, yakalayıcı füzelerin hedef roketleri, geometrik olarak önden değil arkadan ya da yandan yakalamaya çalışması ve bu çalışma sonucunda hedefleri kaçırıyor olması idi.

Demir Kubbe'yi geliştirme yönündeki yapılan çalışmalara bakıldığında da genel çalışmaların hedef füzeyi önden yakalamaya yönelik olduğunu görebiliriz. 2012-2014 yıllarındaki Demir Kubbe'ye ait resmi veriler ele alındığında bugünkü gibi etkili bir performans gösterildiği iddia edilemez. Eğer Demir Kubbe'ye ait füzelerin karakteristik hareketleri incelenir ve buna karşı olarak anti-hareketler sergileyebilecek, nisbeten 'akıllı' roketler üretilebilirse bu sistemin aşılabileceğini iddia etmek hiç de gerçek dışı olmaz. Bu durum Demir Kubbe'nin zaaflarından biri olarak ortada durmaktadır.

Buradaki temel konu Demir Kubbe'nin çok güçlü yahut çok etkili oluşu değil, onu aşmak isteyen sistemlerin, roketlerin zayıf ve daha etkisiz oluşudur. Fırlatılan roketler hareket kabiliyeti ve etki alanları göz önüne alındığında Demir Kubbe'nin füzelerine göre yavaş ya da zayıf kalmaktadır. Elbette abluka altındaki Gazze Şeridi'ndeki silahlı grupların askeri kabiliyeti, bu abluka nedeniyle ciddi oranda kısıtlanmış durumda. Bu da roketlerin etkisizliğindeki ana etken. Bu doğrultuda Gazzeli gruplar, roketlerden elde ettikleri üstünlüğün askeri-teknik olmaktan ziyade daha çok psikolojik-siyasi olduğunun farkında. Bu paralelde de gruplar, psikolojik-siyasi propaganda üstünlüğü ile, askeri açıdan ablukanın eksilerini giderme stratejisini benimsiyor.

İsrail'e isabet eden roketlerin -Gazze'ye düşen bombalarla kıyaslandığında- çok büyük bir tahribata neden olduğunu iddia etmek de açıkçası pek mümkün değil.

Kaynak: Mepanews

Yorum yapın