Türkiye niçin uçak gemisine sahip olmalı? (Röportaj)

Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASSAM) Başkan Yardımcısı ve "Uçak Gemileri 100.000 Tonluk Diplomasi" kitabının yazarı Emekli Albay Ersan Ergür, Defensehere.com'a verdiği röportajda, "Türkiye niçin uçak gemisine sahip olmalı?" sorusunu cevapladı.

Denizlere hakim olmanın tarihine ve uçak gemilerinin güncel durumundan da bahseden Ergün, şunları söyledi:

"Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili olduğunu değerlendirdiğimizde, dünya siyaset sahnesinde de Türkiye’nin bölgesel bir güç olmaktan küresel güç olma yoluna doğru adım attığını gördüğümüz zaman haliyle dünya ticaret merkezini kontrol edenin aynı zamanda dünya siyasetini ve dünya ekonomisini yönlendireceğini de anlıyorsunuz. Nitekim bundan beş yüz yıl önce yaşamış Osmanlı İmparatorluğu'nda Barbaros Hayrettin Paşa “denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur” diye bir söz söylemiştir. Ancak maalesef Türk denizcileri veya son dönem Türk denizcileri bu söze uygun hareket etmekten ziyade Batılı stratejistlerin ortaya koymuş olduğu teoriler üzerinde deniz stratejilerini geliştirmişler. Bunun için Amerikalı Alfred Thayer Mahan dünyada kabul gören bir isimdir. Kendisi denizci bir amiraldir. Aynı zamanda Amerikan hükümetinde bakan olarak görev yapmıştır. Eğer siz dünya ticaretini yönlendirmek istiyor iseniz açık denizleri kontrol etmelisiniz uzak denizleri kontrol etmelisiniz diye bir teori üretmiştir, ortaya çıkarmıştır. Ve bu teori kapsamında baktığımız zaman Amerika’nın bugün dünya üzerinde on bir tane savaş gemisine sahip olan bir ülke olarak, savaş gemilerine sahip ülkeler arasında lider konumunda olduğunu görüyorsunuz. Dünya üzerinde toplamda yirmi tane uçak gemisi var ve bu uçak gemilerinin on bir tanesinin Amerika’ya ait olduğunu görüyoruz.

Maalesef biz son dönemde Türk denizcileri olarak Alfred Thayer Mahan’in söylemiş olduğu stratejiyi algılayamamışız. Ki bizim içimizde Barbaros Hayrettin Paşa gibi deniz dehaları çıkmış olmasına rağmen. Bu açıdan baktığımız zaman Çin'in de geleceğe yönelik olarak özellikle deniz ipek yolu dediğimiz yeni bir ticari yol oluşturmaya çalıştığını ve bunun Hint okyanusundan Kızıl denizden Doğu Akdeniz’den ve Cebelitarık’tan hem Avrupa’ya hem de Amerika kıtalarına kadar uzanan bir güzergâhı kapsadığını düşünüyoruz. Dünyanın üçte biri kadar olan deniz ticaretinin Doğu Akdenizden geçtiğini görüyoruz. Etrafı denizle çevrilmiş olan Türkiye’nin deniz kuvvetlerinin elbette ki burada, uluslararası sularda boy gösteren ve Afrika’nın, Ortadoğu'nun, Avrupa’nın ve birçok uzak doğu ülkelerinin kontrollerini bulundurmuş oldukları uçak gemilerini kontrol eden ülkelerin karşısında eğer güç olmak istiyorsa, küresel bir konuma gelmek istiyorsa, süper güç olmak istiyorsa uçak gemisine ve deniz kuvvetlerine ağırlık vermesi gerektiğini görmek lazım.

Bugün geldiğimiz noktada bakıyorsunuz Ege denizinde Türkiye ile Yunanistan arasında altı millik deniz yetki alanı söz konusu. Bu açıdan Türkiye’nin Yunanistan karşısında bir güç olması önemli. Eğer Türkiye’nin deniz gücü Yunanistan’dan üstün olmamış olsaydı eğer Yunanistan bugün çoktan altı mili on iki mile çıkarmış olacaktı ve biz maalesef Çanakkale ve İstanbul boğazından Ege denizine çıkamayacak olan bir ülke konumuna gelmiş olacaktık. Türkiye’nin Yunanistan karşısında düştüğü durumun düzeltilmesindeki yegâne gerekçesi güçlü bir deniz kuvvetleri, güçlü bir deniz donanması ile Türkiye’nin Ege'de ve doğu Akdeniz'de boy göstermesi ile olacaktır.

Uçak gemileri komplike bir sistem yani siz bunu sadece denizcilik anlamında kullanmayacaksınız. Kara, Hava ve Deniz kuvvetleri orada olacak. Bu üç kuvvetin entegrasyonu ve bu üç kuvvetin uçak gemisindeki oryantasyonunun sağlanması gerekir. Bunun için alt yapının şimdiden kurulması gerekir. Türkiye uçak gemilerini yapmaya karar verdikten sonra ve inşasına başladıktan sonra aynı zamanda bu üç kuvvet arasında da oryantasyon eğitimlerinin sürdürülmesi gerekir.

Uçak gemilerindeki maksat şu, siz komplike bir birim olarak, uçak gemisine baktığımız zaman bugün, Amerika uçak gemilerinde dört, beş bin personel olduğunu görüyorsunuz. Hastanesiyle, kara birlikleriyle, hava kuvvetleriyle ve piyade birlikleriyle devasa bir kütleyi, bir adayı, bir şehri bir yerden bir yere naklediyorsunuz bir güç aktarımında bulunuyorsunuz. Uçak gemilerinin ana teması güç aktarımıdır. Siz Türkiye’nin gücünü Kızıldenize uçak gemisi ile aktaracaksınız. Türkiye bu uçak gemilerini asgari iki tane yapması gerekir. Çünkü birisi bakıma çekildiğinde birisi sahada olmalı. Yani siz güç aktarımında boşluğa meydan vermemeniz gerekir. Bir uçak gemisi ile yola çıkarsanız o uçak gemisini bakımı aldığınız da ki bu bakım belki de bir yıl sürecektir. Dolayısıyla siz zor şartlarda kurmuş olduğunuz güç otoritenizi, uçak geminizi limana bakım için çekerek kaybetme riski ile karşı karşıya kalacaksınız. Uluslararası devletler otomatikman sizin boşluğunuzu dolduracaktır. Bu yüzden Türkiye’nin askeri uçak gemisinin imalatı noktasında bir adım atılması gerekir. Güç aktarımını bu şekilde planlanması gerekir. Tabi iyi ve güçlü bir ekonomiye ihtiyaç var. Türkiye bugün uçak gemileri ile var olduğu takdirde Afrika’nın en ücra köşesindeki Müslüman coğrafyasında İngiltere’nin, Fransa’nın ve Amerika’nın emperyalist ve sömürge sisteminin önünde oradaki Müslüman kardeşlerine barışı ve huzuru götürmek için ciddi anlamda bir güç ve denge usulü olacaktır.

Uçak gemilerinin Türkiye için bir diğer artısı da şu, Türkiye Osmanlının dağılışından sonra Afrika ve Orta Doğu şekillendirilmesinde ciddi anlamda milli menfaatler noktasında kayba uğramıştır. İşte uçak gemileri Türkiye’nin bu kaybedilmiş olan ve geleceğe dönük kendi milli menfaatlerinin de korunmasını ve bu milli menfaatlerinin diğer ülkelerle, üçüncü ülkelerle paylaşılmasının önüne geçecektir. Ve Türkiye’nin milli menfaatlerine katkı sağlayacak caydırıcı bir unsur olacaktır.

Türkiye’nin geleceğe dönük olarak uçak gemisi stratejisini geliştirmesi gerektiğini ve mutlaka asgari bir veya iki tane uçak gemisine yakın zamanda sahip olması gerektiğini düşündük ve bu maksatta Türkiye de uçak gemilerinin önemine dikkat çekmek maksadıyla “uçak gemileri” kitabını yazmaya karar verdik. Biz aslında bu kitabı yazdıktan sonra şunu söyleyebilirim, biz bu kitabın bütün silahlı kuvvetlerinin ilgili bölümlerine gönderdik. Deniz, kara ve hava kuvvetlerine ve üç harp okuluna gönderdik. Buradan aldığımız dönüşlerde kitabın gerçekten özellikle sonuç bölümü itibari ile uçak gemilerine gereken ihtiyacın önemine dikkat çekildiği ve ufuk açtığı dönüşünü ve beğenisini aldık. Bu da bizim için hedefe ve amaca ulaştığımızı ve doğru bir adım attığımızın göstergesi olmuş vaziyette."

Türkiye niçin uçak gemisine sahip olmalı? (Röportaj)

 

Yorum yapın