İHA’larla kazanılan ilk savaş

Ermenistan’ın teslimine yol açan Karabağ Savaşı’nın en önemli aktörü olarak insansız hava araçları (İHA) öne çıktı. Hatta Karabağ Savaşı İHA’larla kazanılmış ilk savaş olarak da tarihe geçti. İlk defa tankların bir savaşta açık hedef olmaktan öteye bir işe yaramadığı ortaya çıktı. Böylece savaş araçları ve donanımlarında da ciddi bir paradigma değişikliği gündeme geldi. Ülkeler bundan böyle ordularını nasıl donatmaları gerektiği hususunda Karabağ Savaşı’ndan dersler çıkaracaktır.

Ermenistan’ın saldırısıyla başlayan ve Azerbaycan’ın yıllardır işgal edilmiş Karabağ topraklarını geri almasıyla neticelenen savaşta kullanılan Bayraktar TB2’lerden kamuoyuna yansıyan görüntüler aslında her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu. Ancak bu kadar kısa sürede netice alınacağını kimse beklemiyordu. Türkiye, bu İHA’lar sayesinde PKK terörünü bitirdi, Libya’da darbeci Hafter’in önünü kesti, Suriye’de rejim güçlerine ve terör örgütlerine de ciddi ders verdi.

Günümüz teknolojilerinin en üst seviyede kullanıldığı Bayraktar TB2 İHA’lar Libya ve Suriye’de elde ettiği tecrübelerini tüm detaylarıyla Karabağ’a yansıtmasıyla donanımlı Azerbaycan Ordusu fazla kayıp vermeden, yıllardır işgalde olan topraklarını Ermenistan’a ciddi bir üstünlük kurarak geri aldı. Böylece şimdiye dek savaşlarda kullanılan konvansiyonel silahların artık İHA’lar karşısında bir rolü olmayacağı da anlaşılmış oldu. Eğer Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirebilirse yakın bir gelecekte savunma ürünleri ihracatıyla da dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olarak sahnede yerini alacaktır.

Şu an itibariyle Baykar Savunma, milli ve özgün olarak geliştirdiği Bayraktar TB2 ve diğer ürünlerinin yüzde 60’ını yurt dışına ihraç ediyor. Bir süre sonra bu oran çok daha yukarılara çıkacaktır. Zira Azerbaycan’da kazanılan başarı tüm dünya ülkelerinin ilgisini çekti. Birçok ülke bu ürünleri daha yakından tanımak ve temin etmek için girişimlerde bulunuyor.

Baykar’ın İHA platform araçlarıyla birlikte Roketsan’ın milli mühimmatları, Aselsan’ın geliştirdiği ürünler ve katkı sunan diğer şirketlerin mamulleri de ihraç ediliyor. Hatta Baykar Savunma etrafında kümelenen birçok şirket de bu gelişmeler karşısında hem gururlanıyor, hem de nitelikli olarak büyüyor.

Türkiye’nin teknolojiyle yakaladığı bu önemli başarılarını devam ettirebilmesi için artık her açıdan çerçevesi çizilmiş bir sanayileşme modeline ihtiyacı var. Gelişen teknolojilere göre kendimizi konumlandırmamız gerekiyor. Bunun için de girişimci şirketlerin önünün açık olması, teşvik edilmesi ve desteklenmesi icap ediyor.

Bir aile şirketi olarak yola çıkan Baykar Makine, yaklaşık 15 yıl önce “0” kredi ve “0” Ar-Ge desteğiyle bu işe koyuldu, dünyanın konuştuğu Bayraktar TB2’leri geliştirdi. Kendi başına başladı, bin bir türlü kamu ve bürokrasi engelini aşarak bugünlere ulaştı.

Bayraktar TB2 İHA’lar tam 4 yıl geciktirildi. Günümüzde bu ürünlerle övünen kamu otoriteleri ve karmaşık bürokrasi yapısı buna sebep oldu. Halen daha da içimizde Bayraktar TB2’lerin başarılarından hoşnut olmayan birileri var. Şayet bu İHA’ları Türkiye 4 yıl daha önce kullanmaya başlamış olsaydı, bugün yaşadığımız tablolar çok daha farklı olabilirdi.

Öte yandan yine de böyle bir İHA sistemine sahip olduğumuz için şanslı sayılırız. Eğer dönemin Savunma Sanayİi Müsteşarlığı (SSM) 2005 yılında ‘Mini İHA Projesi’ne 4 firmayı; ODTÜ, Vestel, Global ve Baykar’ı davet etmemiş olsaydı, Bayraktar İHA’lar da olmayacaktı.

Eğer o tarihlerde SSM klasik alışkanlığıyla hareket edip, özel şirketleri böyle bir projede rekabete sokup, yarıştırmasaydı, bugün başka bir Türkiye’de yaşıyor olurduk. Amerika gibi bir müttefik sayesinde başımıza nelerin gelebileceğini tahayyül etmek de zor değil.

Baykar Savunma, şu günlerde çok daha gelişmiş bir İHA olan Akıncı TİHA’yı ülkemize kazandırmak için gün sayıyor. Halbuki geçmişteki engellemeler olmasaydı Akıncı çoktan görevde olacaktı. Hatta Bayraktar TB2’lerin PKK ile mücadelesi, Suriye, Libya’daki başarıları ve Karabağ’daki zaferin yerine bugün bambaşka şeyleri konuşuyor olabilirdik.

Bu sebeple kamu mantığıyla teknoloji geliştirmek için atılan adımların, TR uzantılı kurulan firmaların acilen gözden geçirilmesi lazım. Zaman ve kaynak kaybına sebep olmamak için rekabete açık işlerde özel sektörü şeffaf ve adil bir şekilde yarıştırılmalı. Onların dinamizminden azami şekilde faydalanacak modellerin de önü açılmalıdır. Özel sektörün giremeyeceği yerlere devlet yatırım yapabilir. Ama özel sektörün hızlı, kaliteli, teknolojik açıdan üstün, rekabetçi ve düşük maliyetlerle yapabileceği işlerde kamu olmamalı…

Hükümetin “2023 Sanayi ve Teknoloji Strateji Belgesi” bu çerçevede önemlidir. Bunun adım adım uygulanması ciddi kazanımlar sağlayacaktır. Türkiye’ye müttefik ülkelerin bile savunma sanayi ürünü vermekte imtina ettiği, ambargo uyguladığı bir dönemi yaşıyoruz. Akıllı stratejilerle bu engelleri aşabiliriz. Savunma sanayindeki başarılı modelleri ve kazanımları diğer sektörlere de yayarak ekonomimize de devrimler yaşatabiliriz.

Kaynak: Güntay Şimşek / Habertürk

Yorum yapın